Sosyalist Dergi: 8 |  Diğer Yazarlarımız |
YENİ BİNYILDA YENİ BAYRAMLAR - Neşet Karadağ

     “Hayata dönüş” programı zaferle sonuçlandı ve cezaevlerinden yirmi dördü mahkum 26 kişi ölü, 131 kişi yaralı olmak üzere “kurtarılıp” başka cezaevlerine konuldu, mezarlığa ve hastanelere konuldu. Daha kaç kişinin mezarlığa konulacağı belli değil. Onlar herhalde, “büyük yöneticilerimizin” tasarrufu idi. Ne de olsa yeni açılan “modern” cezaevlerinin kapasitesini de düşünerek tasarruf yapmalıydık.


     Bunları düşünüp, tartışıyorduk ki, birden gündem yine değişti. Gazetelerdeki başlıklar değişmeye başladı. “Teslimiyet belgesi”, “devlet babanın sonu”, “uçurumun kenarı”, “büyük kriz” vb. Acaba hangisini söyleyeceğiz. Devlet, babalıktan vazgeçiyorsa, bizlerden aldığı “vergileri” nerede değerlendirecek.
     Gazetelerin ekonomi sayfalarında vergilerin çok farklı adlar altında “tam gaz” salındığını görmekteyiz. Vergi oranları arttırılmakta, neredeyse toplumun nefes alması imkânsız hale getirilmekte. Bunun yanında bizlerin vergileri ile kurulmuş olan kamu için çok önemli ve “kârlı” kuruluşların “özelleştirilmesi”nin önündeki engeller kaldırılmaktadır.
     “Devlet baba” olmaktan “teslimiyet belgesi” ile çıkarılmakta. Gündemde “cezaevleri” varken, toplum farklı şeyleri konuşurken, tartışırken. Deprem sonrası da böyle olmadı mı? Bir hatırlayalım. Çok büyük bir felaketle uğraşırken, “devlet büyüklerimiz” de, “sosyal güvenlik” ve “tahkim” yasası ile “ulus devlet”imizi yok eden yasalarla uğraş veriyorlardı. “Uluslararası sermaye”ye, bu ülke insanlarının vergileri ile kurulan, temelinde “emperyalizme karşı bağımsızlık savaşının” yattığı o büyük “zafer’in yattığı, özvarlığımız olan kuruluşlarımızın “peşkeş”inin yasalarını hazırlamadılar mı? Bugün, “devlet yöneticilerimiz”in açıkladığı gibi, “10 yıldır girilemeyen cezaevlerimiz” gibi, “75 yıldan bu yana girilemeyen ülkemize” “emperyalist şirketlerin” girmelerini sağlamışlardı ve bunları “kazanım” olarak ve “son sosyalist devlet”in de ortadan kaldırılması olarak ilan etmişlerdi. Ve o zaferin kazanımlarını da “bu son zaferden” sonra taçlandırdılar. O zafer ki, korumaları altındaki insanların “kendilerini yakmaları” ile kazanıldı.
     Bundan sonra kutlayacağımız başka “zaferler” var mı acaba diye düşünüyorum. Şunu öneriyorum: Bütünüyle içi boşaltılan “29 Ekim Cumhuriyet”, “23 Nisan Ulusal Egemenlik ve Çocuk”, “19 Mayıs Gençlik” ve “30 Ağustos Zafer” bayramları kaldırılsın, yerlerine “12 Eylül 1980 zafer bayramı”, “24 Ocak 1980 Ekonomi bayramı”, “Tahkim yasası bayramı”, “Özelleştirme yasası bayramı”, “Hayata dönüş zafer bayramı”, “Polis yürüyüş bayramı”, “Dünya Bankası’ndan süper bakan ithal etme bayramı”, “1 milyon lirayı 1 dolara eşitleme bayramı” konulsun ve kutlansın; bunlara “vurgunculara, talancılara af bayramı”nın ve nihayet “küreselleşme bayramı”nın da ilave edilebileceğini düşünmekteyim. Bunun yasalaştırılması için “uyum” içindeki koalisyonun hemen harekete geçmesini önermekteyim. Ne de olsa, “yeni binyıl”, “ulusal kurtuluş” çağı değil de, “küreselleşme” çağıdır.
     Bunca “zaferi” elde eden milliyetçi koalisyonun yukarıdaki önerimin altından kalkabilecek güçte olduğunu tahmin ediyorum Nice zaferlere imza atan koalisyonun geleceğinin de yeni zaferlere bağlı olduğunu düşünmekteyim.
 
Yazarın Diğer Yazıları
 Devrimci Duruş
 BİR KİTAP Dünya Tarihi: ÇOCUKLAR İÇİN... - Sibel Özbudun
 TEK YOL AVRUPA BİRLİĞİ Mİ? – Hakan Koçak
 İŞÇİ GENÇLİK GELECEKTİR -Ali Eriş
 “İÇERİ”DEN, “DIŞARI”DAN NOTLAR: ÜÇLEMELER - Yunus Mansur
 RAKAMLARLA KADINLAR - Deniz Özgür
 GENÇLİK ÜZERİNE - Derya Önsüer
 YENİ BİNYILDA YENİ BAYRAMLAR - Neşet Karadağ
 JOJİK’İN KAPI BİR KOMŞUSU - Erkan Karagöz
 NÜANSLARI GÖZETMEDEN SİYASET OLMAZ - Hikmet Muti
 BİLİMCİLER - İsmail Eser
 AVRUPA PARLAMENTOSU İÇİN SEÇİM YAPILDI - A. Ulutaş