TÜM İGD'li gençler, 5 Ocak 1976'da kurulan İlerici Gençlik Derneği İGD'nin 35. kuruluş yıldönümünü kutlamak için 2 Ocak 2011 günü Taksim'den Galatasaray Meydanı'na kadar yürüyüş yapıp orada bir basın açıklaması gerçekleştirdi. Ardından da, Karaköy'de Mimarlar Odası Büyükşehir Şubesi binasında bir kutlama şöleni düzenledi.
Yürüyüş, basın açıklaması ve kutlama şöleni, "toprağı, ateşi, ekmeği, şekeri, unu, denizi, kitapları, herkese bir anayurdu talep eden,
ülkemizi halkımız için talep eden" ilerici gençliğin "Gençlik Devrim İstiyor" ve
"Yolumuz İşçi Sınıfının Yoludur" sloganlarıyla işçi köylü öğrenci
gençlik arasında kök salmaya başladığını gösteriyordu.
1970'lerde ve 1980'lerde gençlik mücadelesine katılmış İGD, İKD, İLD üye ve sempatizanlarının sevinçle paylaştığı bu gözlemin anlamı, gitgide
ivme kazanmakta olan gençlik mücadelesini tek bir çatı altında birleştirme,
işçi sınıfının ve bütün emekçilerin emperyalizme ve kapitalizme karşı
genel muhalefetinin kopmaz bir parçası durumuna getirme amacını
gerçekleştirme yolunda önemli bir tutamağın sağlanmış olmasıydı.
Despotizmin ve gericiliğin, egemenlere dalkavukluğun, bürokratik
ruhsuzluğun, bilime ve akla reddiyenin kurumlaşmış ifadesi olan YÖK'ü
protesto ederken, polisin oluk oluk sıktığı zehirli gaza, savurduğu
tekmelere, indirdiği coplara karşı fidan gibi bedenlerini siper eden
yiğit genç kadınlar ve erkekler, " Parasız, Bilimsel, Anadilde Eğitim", "Emekçi
Üniversitesi" sloganlarıyla halk için bilim, halk için üniversite, halk için okul hedefini gün geçtikçe ete kemiğe büründürüyorlar.
Sigortasız çalıştırılan, sendikasızlığa ve taşeronlaştırmaya teslim edilen genç işçi ve emekçiler bütün baskılara rağmen örgütleniyor ve hakları için harekete geçiyorlar. Sendikalaşıyor, dernekleşiyor, greve
çıkıyorlar.
Yerli ve yabancı kapitalist gıda tekellerinin çıkarları doğrultusunda
çökertilen tarımın ve hayvancılığın bunalttığı genç köylüler;
toprakları,
dereleri, dağları ve ovaları gasp edilen genç çiftçiler sokaklara ve
meydanlara iniyor.
Dili ve kültürü yasaklanan gençler emeğin ve çeşitli kültürlerin
rengârenk birlikteliğini örüyorlar. Patronların, beylerin, ağaların
sömürü ve zulüm çarkına; yobazların karanlığına karşı aydınlığı,
kardeşliği ve devrimi Türkçe, Kürtçe, Arapça, Çerkezce,
Lazca, Ermenice, Süryanice, Gürcüce, Boşnakça, Rumca, Arnavutça
her
dilde, her kültürde savunuyor ve yerleştiriyorlar.
Gençler fabrikalarda, atölyelerde, bürolarda, tarlalarda,
üniversitelerde, liselerde, ilköğretim okullarında, mahallelerde,
köylerde yeni bir ülke, yeni bir dünya özlemini büyütüyorlar.
Kısacası gençler, mücadeleyi ve dayanışmayı, yurtseverliği ve
enternasyonalizmi birleştiriyorlar; eşitliği ve özgürlüğü hayata
geçiriyorlar. Savaşa ve silahlanmaya karşı mücadele ederken barışı
yakınlaştırıyorlar. Tarikat ve cemaatlerin baskısına karşı mücadele
içerisinde
beyinlerini özgürleştiriyorlar. Kadınları kapatmayı özgürlük sayanlara
inat, kadın erkek eşitliğini fiilen gerçekleştiriyorlar.
Emperyalistleri ve işbirlikçi kapitalistleri, egemenleri ve
dalkavuklarını, din tüccarlarını zor günler bekliyor. Gençlerin onlara
karşı söyleyecek sözü; tasarladıkları anlamlı toplum projeleri; insanı,
canlıları ve doğasıyla insanca yaşanacak bir dünya hayalleri var. Çünkü
hayallerini gerçekleştirmek için düşünmeye, örgütlenmeye ve mücadele
etmeye hazırlar. Özgür ruhları, türküleri, kitapları, pankartları, sloganlarıyla geliyorlar.