Yıldırım Koç'u tanır mısınız? Sendikal dünyayla biraz ilgisi olan herkes,
kitaplarını okumasa bile, en azından adını duymuştur. 1980 öncesinde DİSK'te
başladığı sendika uzmanlığını, şu anda Türk-İş'te genel başkan danışmanlığı
görevi yaparak sürdürüyor. Bayram Meral'le Meral'in Yol-İş başkanlığı yaptığı
sırada tanışmış ve ilişkileri Meral Türk-İş'e başkan olduktan sonra da
sürmüştür. Kendisi aynı zamanda Türk-İş'in İLO'yla ilişkilerini sürdüren
kişidir. Türk-İş dergisinin sürekli yazarlarındandır; sendikal yaşamın çeşitli
sorunlarına ilişkin pek çok konuda kitaplar, kitapçıklar yayınlamıştır. Sendikal
eğitimlere de giden Yıldırım Koç, gerek temsilci-yönetici eğitimlerinin, gerek
üye eğitimlerinin aranan isimleri arasındadır.
Yıldırım Koç'un herkes tarafından bilinmeyen diğer bir özelliği de DİSK
döneminde hem konuşmalarında hem de yazı ve kitaplarında savunduğu düşüncelerini
ve tezlerini Türk-İş'e geçtikten sonra "revize" etmesi, düzeltmek üzere elinden
gelen gayreti göstermesidir. Eski tarihli kitaplarında, örneğin, 15-16 Haziran
Genel Direnişi'ni övgüyle anlatır ve bu günleri işçi sınıfının gücünü dosta
düşmana gösterdiği büyük günler olarak selamlarken, yeni tarihli kitaplarında
15-16 Haziran'dan iki satırla bahsederek geçiştirmeyi uygun buluyor.
Onu bugünlerde tekrar hatırlamamızın sebebi sadece son dönemlerde "hidayete
erip doğru yolu bulan" onlarca eski solcudan biri olduğu için değil. Yıldırım
Koç'u Türk-İş'in arada bir de olsa yaptığı eğitimlerin sonuncusunda, İstanbul'da
yapılan "temsilci eğitimi"nde patronlarını savunmak için gösterdiği takdire
şayan arsızlık dolayısıyla hatırladık.
Kendisiyle beraber diğer Türk-İş uzmanlarının da katkı koyduğu bu iki günlük
eğitimde işçi sağlığından sendikal sorunlara kadar bir çok konu eğitim
programında yer alıyordu. Yıldırım Koç, kendine ayrılan bölümde İLO'yu, İLO'nun
çalışma biçimlerini vesaire anlattı. Sorular kısmına gelindiğinde işçilerin pek
İLO'ya ilişkin değil, diğer güncel soruları sorduğu görüldü. İşte Koç'un
köşemize konuk olmasını bu sorulardan birine verdiği cevap sağladı.
Eğitime katılanlar arasında, uzun süreden beri direnişte bulunan Tuzla deri
işçilerinden bir grup da vardı. Deri-İş üyesi işçilerden biri, şöyle bir soru
sordu: "Biz, bildiğiniz gibi aylardan beri haklarımızı alma mücadelesi
veriyoruz. Direnişler esnasında defalarca dayak yedik, gözaltına alındık,
tutuklandık. Yılmadık. Sesimizi duyurmak için bu yıl da 1 Mayıs'a katıldık. Ama
konfederasyonumuz Türk-İş'i yanımızda göremedik. Neden Türk-İş de diğer dost
kuruluşlar gibi emekçilerin bayramını kutlamaya yanımıza gelmedi?"
Yıldırım Koç, "konumuz bu değil" gibisinden bir şeyler söylerken, içeriye o
anda giren Türk-İş genel sekreteri Şemsi Denizer'i gördü. Arkasında korumaları,
önde Şemsi Bey, elleri ceplerinde külhanbeyi tavırlarla yürüdü ve yerine oturdu.
Koç, "o konuyu ben değil de birazdan başkan cevaplar" dedi. Şemsi Denizer
oturduğu yerden, gevrek gevrek gülerek "Beni boşver hoca, sen cevapla" dedi.
Bunun üzerine de Yıldırım Koç, bir insanın ne hallere düşebileceğini gösteren o
unutulmaması gereken demagojilerle dolu cevabını verdi.
Önce, "Bize o gün kanlı eylemler olacağı, canlı bombaların alanları kana
bulayacağı istihbaratı geldi" dedi. Sonra da, "1 Mayıslar işçi sınıfının birlik,
mücadele bayramıdır. Biz bu güne kendi haklarımızı savunmak, işçi sınıfının
sesini duyurmak için gideriz. Zaten dünyada da böyle başlamıştı. Ama Türkiye'de
ilk 1 Mayıslar bir partinin kendini legale çıkarması için araç olarak
kullanıldı. Bu illegal partinin provokasyonundan dolayı da, hatırlarsanız 77 1
Mayısında onlarca kişi ölmüştü."
Burada sesini yükselten Yıldırım Koç "Ayrıca, bugün de ben hiçbir zaman 30
bin kişinin katili terörist başını savunmak için alana gitmek istemem" diyerek
Öcalan davasının başladığı günlerde hassaslaşan bir kesim işçide mevcut şoven
duyguları körükleyerek alkış almayı başardı. Bu arada kızan Tuzlalı işçilerden
biri, 77 1 Mayısını kastederek "yahu alandaki o işçileri öldürenlerin hiç mi
suçu yoktu" diye bağırdı ama, birbirlerine karşı slogan atmaya başlayan, "biz
komünist bayramı istemeyiz, biz komünist orak çekiçli bayraklarla değil Türk
bayrağımızla yürümek isteriz" diye bağıran çığlıklarla ortalık gerginleşti.
Durumun farklı yönlere kaymasından çekinen Yıldırım Koç işçileri susturduktan
sonra "bugün buraya bunu tartışmaya gelmedik" dedi ve başka bir konuya
geçti.
Böylece, bir görevinden daha alnının akıyla sıyrılmayı başaran, ne Tuzlalı
deri işçilerinin sorunlarının tartışılmasına izin veren ne de Türk-İş'in
işçilerden kopmasının gerekçelerinin aktarılmasına meydan veren Koç, eminiz
kendini asıl sorumlu hissettiği yöneticilerinden sıkı bir "aferin" almıştır.
Koç''un yansıttığı havadan, Türk-İş yöneticilerinin başarılı ve tam bir
dayanışma içerisinde geçen 1 Mayıs kutlamalarında DİSK'in eskiye benzer bir
prestij elde etmesine çok öfkelendikleri anlaşılıyordu. Bu kızgınlıklıklarını
ellerinde olmadan konuşmalarına aktarıyorlardı. Bu öfkeye gerek yok; siz de
unutmayın bu dayanışmayı, dostluğumuz size de yansısın.