T. Maden-iş Sendikası’nın (bugün, Otomobil-iş sendikasıyla birleşerek adı
Birleşik Metal-iş oldu) ve DİSK’in tüm kuruluş ve gelişme dönemi boyunca
mücadele ettiği işveren örgütü MESS’i (Madeni Eşya Sanayicileri Sendikası)
bilirsiniz. 12 Eylül generallerine DİSK’lilerin en büyük cezaları alması için
akıl veren bir işveren örgütü. “Hep siz güldünüz, artık sıra bize geldi”
diyenlerin ortağı.
İşte bu örgütün aylık MESS adlı işveren gazetesi var. Bu kapitalist örgüt
böylesi bir gazetenin yanısıra, çeşitli yayınlar çıkartıyor. Çeşitli konularda
kitaplar, vs. Son çıkarttıkları kitaplardan birinin adı “Gelenek ve Gelecek”.
MESS’e karşı yapılanlar, MESS’in yaptıkları anlatılmış. Türkiye’de 80 öncesi
yaşananlar bu patron örgütünün bakış açısıyla yansıtılmış. Ne kadar objektif
olduğunu da artık okuyanlar değerlendirsin.
Aylık gazetelerinde ise sektörden haberler artı değişik insanlarla yapılmış
röportajlar veriyorlar. 2001’in mart ve ağustos aylarındaki sayılarında da
röportajlar var. İki ayrı kişiyle yapılmış bu röportajları önce bir okuyun sonra
üzerinde biraz sohbet edelim.
MESS’in ve Türk endüstri ilişkilerinin tarihini anlatan Gelenek ve Gelecek
kitabını incelediğinizde neler düşündünüz?
Hemen takdirle, MESS’ten beklenir dedim. MESS büyük bir adım daha attı diye
düşündüm. İnceledikçe takdirim ciddi olarak arttı. Eğer yaşım kıskançlık için
uygun olsaydı kıskanacaktım. O yaşı aştığım için takdirlerim arttı. Bence işçi
ve işveren sendikalarının hepsi bu şekilde ciddi çalışmalar içinde olmalı ve
bunları sürdürmeli diye düşündüm. Büyük zahmetlerle, emek sarfedilerek
hazırlanmış ve bilgiyle donatılmış bir başvuru kitabı.
Kitap, Türkiye’yi hatta dünya konjonktüründeki gelişmelerin Türkiye’ye
etkilerini anlatıyor. Ayrıca, birçok yerde de gerçekten tarafsız olabilme
olgunluğu da gösterilmiş. Tarafsızlığı sergilemek sendikalar için çok zor.
Kitapta 1980 öncesi yaşanan çalkantılı dönem de anlatılıyor. Bu döneme
tanıklık eden biri olarak kitabın bugünkü kuşaklar için anlamı sizce ne
olabilir?
Yeni kuşaklar geçmişteki olayları çalışmaları, üzüntüleri, başarıları ve
başarısızlıkları yeterince bilmiyor. Bu konularda fikir verdiği gibi, bize de
geçmişi hatırlatarak bugün ulaştığımız seviyeye hangi zorlukları aşarak
geldiğimizi gösteriyor. Hatırlarım, bir gün Kemal Türkler MESS kongresinden
DİSK’e geldi. “Nasıl geçti” dedim. “Kalabalıktık, sendika yöneticisi arkadaşlar
da vardı. Çok iyi geçti” dedi, ne söyledin dedik, anlattı. Zaten haberi daha
önceden telefonla gelmişti. Orada yaptığı konuşma, tartışma yaratmış. MESS’le
ilgili duygularını müspet olarak ifade etmesi, takdirlerini beyan etmesi bizim
aramızda gerçekten bir soğukluk yaratmıştı. Halbuki, şimdi düşünüyorum da Kemal
Türkler o zaman bir doğruyu saptamıştı.
...Türkiye’de nasıl DİSK’e ihtiyaç varsa MESS’e de ihtiyaç vardır. Geri
kalmış ülkelerde ya da gelişmekte olan ülkelerde bu gibi örgütler uzun ömürlü
olmuyor. Ama MESS delikanlılık çağını aşarak 41 yaşına, olgunluk çağına geldi.
MESS’ten çok daha hizmet beklemek hepimizin hakkı.” (MESS İşveren Gazetesi, sayı
735, Mart 2001)
İşçi-işveren ilişkilerinin bugün geldiği noktayı geçmişle kıyasladığınızda
nasıl bir değerlendirmede bulunursunuz?
1980 öncesinde sendikacılığın ideolojik yönü ağır basıyor, güce dayanıyordu.
Terör, baskı birincil öncelikti. Gelenek ve Gelecek kitabında da bunları
görüyoruz. “DGM’yi ezdik, sıra MESS’te” diye sloganlar atarak, bu sloganı
Arçelik’in önüne yazıyorlardı.
Günümüzde ise, sendikalar şuna inanmaya başladılar. İşletmeler varsa işçiler
de vardır; işçiler varsa sendikalar vardır. Geçmişte ise işçi sendikaları şöyle
düşünüyorlardı: “Benim istediğimi vermek zorundasın. Sen işverensin, ben
işçiyim. Burada biz sınıf mücadelesi yapıyoruz. Ben istediğimi alırım.”
Artık, sendikaların amaç birliği oluştu: “Üretim, kârlılık, dünya rekabeti.”
Çünkü, işverenin de, işçinin de temel amacı üretmektir.
Sendikamızın 11 kurucu üyesi arasında yer alan bir kuruluşun temsilcisi
olarak, MESS’in çalışmalarını ve Türk çalışma yaşamındaki konumunu nasıl
değerlendiriyorsunuz?
MESS, öncelikle, sadece metal işkolu için değil, tüm Türk işverenleri,
sanayicileri için, ülkemizdeki çalışma yaşamına ilişkin yasal düzenlemelerin,
Türkiye şartlarına uygun olmadığı, çağın gerisinde kaldığı konusunda çok güzel
yayınlar hazırlıyor.” (MESS İşveren Gazetesi, sayı 740, Ağustos 2001)
Şimdi siz haklı olarak böylesine işveren yanlısı, işçi sınıfını küçümseyip
kapitalistlerle kol kola girmenin faziletlerini anlatan iki röportajın bizim
dergide ne aradığını soruyorsunuz. Belli ki ikisi de kapitalistlerin gösterdiği
huzur dolu mekânlara yelken açmışlar. Olabilir, memlekette bunlardan çok var
diyorsunuz.
Yukarıdaki röportajları yapanların adlarını verelim. Birisi, Arçelik
Endüstriyel İlişkiler Yöneticisi Hasip Kurt. Kamuoyunca çok ünlü olduğunu
sanmıyoruz. Kendi bildiği doğruları söylemiş, kendince yorumlar yapmış. Ne
diyebilirsiniz ki. En fazla kendi sınıfsal çıkarların savunan bu kapitaliste
karşı kendi doğrularını ortaya koyar ve mücadelenin gereklerini yerine
getirirsin.
Diğer röportaj ise, artık bizim ARSIZLAR köşemizin neredeyse müdavimi haline
gelen bir eski dosta ait. TİP’in, DİSK’in, Sosyalist Devrim Partisi’nin
kurucuları arasında yer alan Kemal Nebioğlu. O ne kibarlık, o ne iltifatlar öyle
“karşı” kampa. O ne bol kahkahalı muhabbet öyle. Eskiden nasıl kötüymüşüz de,
anlamazmışız birbirimizi de, oysa şimdi ne güzelmişiz de. Hadi anladık, sen
artık o eski “kötü” günleri anımsamak istemiyorsun. Tamam da, bizim dostlarımızı
niye bu duygularına alet ediyorsun. Henüz o dönemleri yaşayanlar tükenmedi. Çok
şükür hafızaları da sapasağlam yerinde duruyor. Öyle bazılarının geçirdiği
aşamalar gibi, olmamışı olmuş görme gibi huylar da edinmemişler. Zaten eski ve
yeni sendikacıları yok etmek için elinden geleni yapan bir örgütün yayınında yer
almak başlı başına bir utanç konusuyken, bir de kimsenin bilmediği! tarihi!
gerçekleri! anlatman ne oluyor.
Bari biraz saygı. Kendine değilse de seninle birlikte o tarihi yaşamışlara ve
yaşatmaya devam edeceklere.
NOT: Yukarıdaki iki röportajdan hangisi kime ait, bunu söylemeyeceğiz. Bizim
notlarımızda bir karışıklık olmuş, isimler kaybolmuş. Sonradan, söyledikleri
sözlerden yola çıkarak kim hangisini yapmış olabilir belki tahmin edebiliriz
diye baktık; baktık ama doğrusu biz bir fark göremedik. Böyle idare etmenizi
diliyoruz. Hangi röportaj kime aitmiş çıkartabilenler bize de bildirsin!