Söylenecek söz,
yazılacak çok şey var ama söylenmiş ve yazılmış olup
yaşanarak kanıtlanan güzelliklerin unutturulmaya çalışıldığı
bir zamanda tekrarın yararına inanan bir insanım.
Örnek mücadelesi ve
yaşamıyla Nazım Hikmet
19 yaşında, yani 1921
yılında yaşamının en önemli olayını yaşar, TÜRKİYE
KOMÜNİST PARTİSİ'NE üye olur.
Rastgele değildir bu
seçim.
Karadeniz kıyısından,
Ankara'ya, sonra da Bolu'ya yaptığımız 35 günlük 35 yıllık
yayan yolculukla, öğretmenlik ettiğim kasaba, kısacası, uzun
lafın kısası, İstanbullu Paşazade'nin, daha doğrusu paşa
torununun, Anadolu'yla tanışması, bu karede Batum'da, Fransız
otelinde, rokoko masanın üzerinde duruyor yırtık, kanlı bir
yazma gibi serilmiş, rokoko masanın üzerinde...
Bakıyorum, ağlamak
geliyor içimden. Bakıyorum öfkeden kan çıkıyor tepeme yine,
bakıyorum, utanıyorum, yine Üsküdar'daki yalıdan. Karar ver
oğlum diyorum kendi kendime, karar ver...Karar verildi. Ölmek var,
dönmek yok. Dur acele etme oğlum. Koyalım soruları da şu masanın
üstüne, Anadolu'nun yanıbaşına, neyini verebilirsin? Her
şeyimi, her şeyi... Hürriyetini evet. Hapishanelerde kaç yıl
yatabilirsin bu uğurda. Gerekirse ömrüm boyunca... İyi ama sen
kadınları seversin. Yiyip, içmeyi, temiz giyinmeyi seversin.
Avrupa'yı, Asya'yı, Amerika'yı dolaşabilmek için can
atıyorsun. Anadolu'yu Batum'daki rokoko masanın üstüne
bırakıp Tiflis'den Kars'a, oradan da Ankara'ya döndün mü
5-6 yıla kalmaz mebus olursun, bakan olursun, kadın, yemek, içmek,
sanat, dünya...
Bırak hapislerde
gerekirse ömrüm boyunca yatabilirim... Peki asılmak da var,
öldürülmek de, Suphi'yle arkadaşları gibi, boğulmak da var,
komünist olursam diye, sormadın mı kendi kendine, Batum'da?
Sordum.
Öldürülmekten korkmuyor
musun? Diye sordum. Korkmuyorum dedim. Birden düşünmeden mi?
Hayır, önce korktuğumu anladım, sonra korkmadığımı, sonra
sakatlığa, topallığa, sağırlığa razı mısın, bu uğurda?
diye sordum. Verem illetine, yürek hastalıklarına, körlüğe?
Körlük mü?...Körlük... Dur, hiç düşünmemiştim kör de
olunabilineceğini bu uğurda. Kalktım, gözlerimi sımsıkı
yumdum. Dolaştım odanın içinde... Eşyaları ellerimle
yoklayarak, kapalı gözlerimin karanlığında odayı dolaştım,
iki kere tökezleyip yere kapandım, amma gözlerimi açmadım...
sonra masanın başında durdum gözlerimi açtım. Razıyım körlüğe
de... Biraz çocuksu belki de biraz komik... Ama doğrusu bu. Ekber
BABAYEV'in "Nazım HİKMET'in yaşamı ve yapıtları" adlı
eserinden... Sayfa 63/64.
Kendi kaleminden
okuduğumuz bu başlangıcın günümüze kadar geçirdiği evreleri,
bize ve gelecek nesillere bıraktığı eserleri, örnek yoldaşlarını
unutturma çabalarının mümkünü olmaz.
YOL'unda YOLDAŞ'ın
olabilme çabamızın hiç bitmeyeceğine söz veriyor ve tüm
şehitlerimizi saygı ile anıyoruz.