Osman Can ile Orhan Gazi Ertekin adları bir zamanlar
hep birlikte anılırdı ve her ikisi de belli çevrelerde çok ünlüydü. "Bir
zamanlar" dediğimize bakmayın, daha geçen yıla kadar her ikisi de belli
çevreler için "vesayete karşı demokrasi" figürleriydiler. Yargı
çevrelerindeki Kemalistlerin etkisi altındaki Yargıçlar ve Savcılar
Birliği Yarsav'a karşı, demokrasi güçlerini temsil etmek üzere Demokrat
Yargı Derneği'ni kurmuşlardı.
Osman Can bir
dönem Anayasa Mahkemesi Raportörlüğü yapmıştı. Ertekin ise hâlen
Beypazarı'nda hâkimlik yapıyor. Solun dışına çıkarak AKP hükümetine
"yetmez ama evet" diyerek destek olan eski solcu, yeni sağcı çevrelerde
ve Fettullahçılar arasında "yargıda Kemalist tahakküme son verecek
insanların temsilcileri" olarak revaçta idiler.
Osman Can'ı bizim için daha da ilginç kılan bir etken daha var. Kendisi
eski solcularca düzenlenen pek çok panele demokrasi havarisi gibi
konuşmacı olarak katılmış bir insandır. Kamuoyunun geniş bölümü, bu
ismi, katıldığı bir iki panelde yumurta, boya atıldığı için daha rahat
hatırlayabilir.
Yumurta atılan o panellerden
biri de Yetmez Ama Evet Platformu tarafından 5 Eylül 2010 tarihinde
İzmir Tepekule Kongre Merkezi'nde düzenlenmişti. Katılımcılar arasında
ırkçı, dinci faşist Vakit gazetesi yazarı Abdurrahman Dilipak ile
"demokrasi mücahidimiz" Osman Can, akademisyen Ferhat Kentel,
Taraf yazarı ve DSİP'li Roni Margulies ile komünist eskisi,
AKP'li, Taraf yazarı Nabi Yağcı yer alıyordu. Baskın Oran yorgun
olduğu için, Lale Mansur dizi çekimleri nedeniyle katılamamış
panele.
Bu ekip, bir eksik bir fazla ile
ülkenin dört bir yanında panellere katılarak 12 Eylül 2010
referandumundan sonra ülkenin nasıl da ilerleyeceğini, nasıl da
demokrasi geleceğini, nasıl da askerî vesayetin sona ereceğini, nasıl da
gelişeceğimizi, en pespaye liberal, içi boş sözlerle anlatıyorlardı.
Boykot diyenleri de, bizim gibi "hayır" diyenleri de şiddetle eleştirip
dogmatik olmakla suçluyorlardı.
Bugün ise Osman
Can'ın gerçek yüzü açığa çıkmış durumda. Aşağıda nedense yaygın olarak
kullanılmayan bir haberin ayrıntılarını göreceksiniz. Bu haberin malumat
yığınları arasında kaybolmaması gerekiyor. Çünkü, AKP'nin tüm liberal,
özgürlükçü laflarının tamamen bir göz boyamadan ibaret kaldığını
doğrudan aktarabilen bir haber bu. Liberal çevrelerin halka
inançsızlıklarından, kendilerini nasıl da muktedirlere yaranmak
mecburiyetinde hissettiklerini gösteren bir haber bu.
Fakat, açığa çıkan bu gerçeklere rağmen, bizi
geçmişimizden dolayı doğrudan ilgilendiren Nabi Yağcı'nın bu güne kadar
en ufak bir utanma belirtisi göstermediğini kaydedelim. Osman Can'ın
aslında AKP tarafından (Ertekin'in güzel tanımıyla) "sefer görev
emriyle" yargı çevrelerine ve liberal çevrelere yollandığını önceden
bilip bilmediğini, biliyorsa, kendisinin de mi böylesi bir görevinin
olup olmadığını, bilmiyorsa bu kadar cehaletin nasıl olup da kendisinde
yoğunlaşabildiğini, buna rağmen hâlâ nasıl olup da AKP güzellemeleri
yapabildiğini sormak bizim en doğal hakkımızdır sanırız.
23 Mayıs 2011,
gazetelerden alıntı
Bakanlık göstersin eşeğe oy veririm!
Demokrat Yargı Derneği
Eşbaşkanı ve Beypazarı Hâkimi Orhan Gazi Ertekin, referandumda kabul
edilen Anayasa değişikliği ile yapısı tamamen değişen HSYK üyelikleri
için adli ve idari yargı hâkim ve savcılarının sandığa gittiği
seçimlerden önce yaşananları ortaya koyan 'yargıyı sarsacak' bir kitap
yazdı.
Gazetevatan'ın haberine göre, "Yargı
Meselesi Hallonuldu Yargının Eşekli Demokrasi' ile İmtihanı" isimli
kitapla, HSYK seçimleri sırasında yaşanan ve büyük çoğunluğu bilinmeyen
skandallar gün yüzüne çıkıyor.
Demokrat Yargı
Derneği, Anayasa Mahkemesi eski raportörü Osman Can ve Ertekin'in
eşbaşkanlığında kuruldu. Dernek önce YARSAV'a alternatif olarak ortaya
çıktı.
Anayasa değişikliğine ilişkin
referandumda "Evet" oyu verilmesi için aktif bir çalışma yürüten dernek,
Anayasa değişikliğinin kabul edilmesinin ardından yapılan HSYK üyeliği
seçimlerinde büyük çalkantı yaşamıştı. Bu süreçte Osman Can ve
aralarında Yargıtay üyelerinin de olduğu bakanlık yanlısı bazı üyeler
dernekten ayrılmıştı. Ertekin, HSYK üyeliği seçiminin perde arkasını
anlattığı kitabında yargıyı sarsacak perde arkası olayları ile çarpıcı
tespitleri okurlarla paylaşıyor.
Kitabın isminin kaynağı
Ertekin kitabının ismini, Adalet Bakanlığı'nın "Seçimlerde aday
çıkarmamaları karşılığında, HSYK seçimlerinde bakanlığın listesinde iki
Demokrat Yargı adayına yer verilmesi" teklifi sırasında bir hâkimin dile
getirdiği "Bakanlık eşeği aday gösterse eşeğe de oy veririm" sözlerinden
alıyor.
Ertekin kitabında, Demokrat Yargı'nın
HSYK seçiminden önce ilkeleri ortaya koyabilmek için bir platform
oluşturulmasını önerdiği, bu öneriye Adalet Bakanı Sadullah Ergin'in
önce sıcak baktığı ancak daha sonra vazgeçerek "bakanlık listesi" ile
seçime girmeye karar verildiğini anlatıyor.
HSYK 1. Daire Başkanı olan dönemin Müsteşar Yardımcısı İbrahim Okur ile
görüştüğünü ve niyetini o görüşmede anladığını kaydeden Ertekin, şimdiki
Adalet Bakanı dönemin Müsteşarı Ahmet Kahraman ve Okur'un ayrı listeler
oluşturduklarını, bunlardan Okur'un listesinin esas alındığını,
Kahraman'ın listesindeki isimlerin ise daha sonra Yargıtay üyesi
seçildiğini iddia etti.
HSYK seçimini Adalet Bakanlığı listesi kazanmış ancak
dönemin Adalet Bakanı Sadullah Ergin ve bakanlığın tüm yetkilileri
listenin bakanlığın listesi olduğunu reddetmişlerdi. Ancak Ertekin'in
kitabında yer alan tutanaklar, HSYK seçim sürecinin bakanlık tarafından
yürütüldüğünü ve listenin de Bakanlığın listesi olduğunu açıkça ortaya
koydu.
"Bakanlık dedikodu üretti"
Ertekin,
Bakanlığın, kendi listesinden aday olmayanlara yönelik elindeki
bilgileri kullanarak "Türbanlı karısının başını açmış", "İçki içiyormuş"
türünde bilgilerle insanların linç edilmek istendiğini öne sürdü.
Bakanlığın vaatleri...
Ertekin kitabında şu ifadelere yer verdi:
"Adliyelerde Başsavcılar ve Komisyon Başkanları aracılığıyla toplantılar yapıldı. Yargıtay ve Danıştay'a yeni daireler kurulacağı ve 100 Yargıtay, 50 Danıştay üyesinin yeni HSYK
tarafından seçileceği söylentisi yayıldı. Böylece büyük bir kaymak potansiyelinin gözleri kamaştırması bekleniyordu. Unvanlar, terfi beklentileri, tayinler, benzeri ikbal alanları ve Bakanlık bürokratlarının bu ilk girişimleri; yargıya bir devlet tüccarlığı' zihniyetiyle bakıldığını gösteriyordu."
Ertekin, bakanlık bürokrasinin Demokrat Yargı'nın çekirdek kadrosuna karşı da soğuk savaş argümanları ile teyakkuza geçerek yalnızlaştırma taktiği uyguladığını belirterek "Bir yönetim kurulu üyemiz, kendisine
Bakanlık bürokratlarınca sıkça bunlar komünist' ve bunlar Kürt',
bunlarla nasıl yan yana geliyorsunuz?' denildiğini aktarıyordu" diye
yazdı.
TUTANAKLARI YAYINLADI
Bakanlık göstersin eşeğe oy veririm!
* Aracı (Osman Can): Bir yüksek yetkili ile
görüştüm. Benden bakanlık listesi için 2 isim vermemizi istedi.
Gerekirse daha üst yetkili' ile görüşerek ve biraz daha bastırarak
sayının 3 olmasını sağlayabilirim.
*
Orhangazi Ertekin: Bakanlık tarafından yürütülen ve bürokratların
aday olduğu bir listeye dahil olmamalıyız. Demokratik ve sivil
yöntemlerde ısrar etmeliyiz.
Şeytanla işbirliği yaparım
* Kıdemli bir hâkim: Yüksek yetkili kim
bilmiyorum. Ama HSYK seçimini Bakanlık ve müsteşar yürütmektedir.
Onlarla oturmadan liste oluşturulamaz. Bu bürokratları da kızdırır. Bu
işin tek patronu bürokratlardır. Ben şahsen Adalet Bakanlığı eşeği aday
gösterse, eşeğe oy veririm.
Çok kıdemli bir
hâkim: HSYK ele geçirildiğinde sadece Yargıtay ve Danıştay yeniden
yapılanmayacak, hükümetin yürüttüğü siyaseti, özelleştirmeleri
engelleyen güçler de devreden çıkacaklar. Ben YARSAV'ın kazanacağı bir
sabaha uyanacağıma şeytanla bile işbirliği yaparım.
Demokratik seçimi
ilerde yaparız!
* Çok kıdemli bir başka
hâkim: Dini bu işlere karıştırmayalım. Bizim için önemli olan
kazanmak. Siz ise önemli olan adalettir diyorsunuz. Bu seçim her şeyden
önemli. İlerde demokratik bir seçim yapılabilir.
* Kıdemli bir hâkim: Bizim derdimiz, toplumun tüm renklerinin
yeni HSYK 'ya yansımasıdır. Yani ele geçirmek değil, ele geçirilemez
olmasını sağlamaktır.
* Orhangazi
Ertekin: Adalet Bakanlığı bu süreci yönetir ve bürokratlar da aday
olursa ve bu dernek de listeye eklemlenirse, biz bu dernekten
ayrılırız.
Osman Can'a sefer görev emri verildi'
Ertekin kitabında Demokrat Yargı Derneği'ni birlikte kurduğu Osman Can'a
sert eleştiriler yöneltti:
"Can'ın, yargı
tartışmaları ve son HSYK seçiminin bu ilk hazırlık sürecindeki tavır alışlarını, bir "siyasi memuriyet" hâli ve bir "eleman" tutarlılığı içinde ele almanın daha doğru ve mantıklı olduğu yönündeki bakışın daha önemli bir teşhise yol açacağı düşünülebilir. "
Başbakan Erdoğan'ın yeni anayasayı sivil toplumun yapacağını açıklamasından sonra, "kendi anayasanı kendin yap" gibi kampanyalar üzerinden "Anayasa Çalışma Grubu", "Yeni Anayasa Platformu" gibi sivil toplum örgütleri kurulduğuna dikkati çeken Ertekin, Osman Can'ın da bu çalışmalara katılmak için raportörlüktün ayrıldığını dile getirerek, "Yani, anayasa yapılacak, toplanın! Anayasa yapıldı, dağılın! Doğrusu, Osman Can'a yeni bir sefer görev emri'nin geldiği anlaşılıyordu: Anayasa yapacak bir halk inşa edin hemen!" dedi.