Bu yıl 8 Mart Dünya Emekçi Kadınlar Günü
elbette kutlanacak, ama ne yazık ki bu yılı Irak'ta olabilecek emperyalist savaş
gölgeliyor. Savaş, herkes için, ama özellikle kadınlar açısından acı demek. 8
Mart'ı da bu çerçevede ve savaşın tüm insanlık için olduğu kadar, kadınlar için
de açacağı yaraları hatırlayarak, hatırlatarak kutlayacağız. Savaş olmasın.
Kadınlar savaş istemiyor. Savaşta ölecek olan savunmasız çocuklar, kadınlar,
yaşlılar, gençler olacak, diyerek, sesimizi hep bir ağızdan yükseltmeliyiz.
Savaş emperyalist ABD için petrol paylaşımı demek.
Kadınlar için ise yerinden, yurdundan edilmek demek. 1991'deki Körfez savaşından
bu yana 150.000'in çocuğun öldüğü halen belleklerimizde. Savaş sırasında ise
200.000 insan ölmüştü. Binlercesi bombalanan bölgelerden kaçmış, mülteci
konumuna düşmüştü. Onbinlerce kadın açlıkla karşı karşıya kalmış, bebeğine süt
veremeyen kadınlar yavrularının kucaklarında ölmesine katlanmak zorunda kalmış,
hepsi soğuğa karşı savunmasız şekilde Türkiye sınırında kaderine terkedilmişti.
1991'de bombaları, mermileri yağdıran ABD, savunmasız kalanların içine düştüğü
olumsuz durumla alay edercesine, yiyecek olarak sözümona "yardım" paketlerini
bölgeye uçaklardan fırlatarak, insanların dev paketlerin altında ezilmesine
neden olmuştu. Irak'ta savaş demek, yine aynı tablonun tekrarlanması demek. Eğer
savaş olursa, bugün de yine aynı ikiyüzlülüğü göreceğiz demek. Savaş, ayrıca,
kadınların en acımasız saldırılara, katliamlara, tecavüze ve şiddete uğramaları
demek.
Tüm bunları bilerek, kadınlar olarak savaşa karşı sesimizi daha da
yükseltmeliyiz. Bu yıl 8 Mart'ta şiarımız, "ABD Ortadoğu'dan defol", "Kadınlar
Savaş İstemiyor", "Savaş kadınların, çocukların ölmesi demek", "Savaşa
gönderecek evladımız yok" olmalı. Güçlerimizi birleştirmeli ve bu savaşa dur
diyebilmeliyiz! Bunun için Ürün'cü kadınlar olarak 8 Mart'ta kadın örgütlerinin
yapacağı savaşa karşı eylem birliklerini destekliyoruz, yapılacak mitinglere hep
birlikte katılacağımızı açıklıyoruz.
Bir yandan savaşa karşı mücadele yürürken, diğer yandan 8 Mart'ın bir başka
açıdan bu yılki önemini vurgulamak gerekir. 1475 sayılı İş Kanunu'nda yer alan
ve temel ilkelerden "eşit işe eşit ücret" ilkesi kadınlar aleyhine çiğnenmek
istenmektedir. Meclis'te tartışılacak olan yeni İş Kanunu tasarısında işveren
örgütleri, kendi "esnek üretim" politikalarına uygun, işçi sınıfı ve emekçilerin
aleyhine hükümler getirmek istiyorlar. Bunun sonuçları kadınları da çok olumsuz
etkileyecek. Yine özelleştirmeler devam ediyor, bu uygulamalardan da kadınlar
olumsuz etkileniyor. Kadınlar işsizlikle karşı karşıya kalıyor, en düşük
ücretlere mahkum oluyorlar. İş bulamayanlar evin geçimini kıt kanaat sağlarken,
mutfakta çileyi çeken yine kadınlar oluyor.
Tüm bunlara ışık tutması açısından, 8 Mart'ın nasıl doğduğunu, kısa
tarihçesini de anlatalım: 8 Mart 1857'de New York'ta dokuma işçisi kadınlar
"eşit işe eşit ücret", "16 saatlik işgününe karşı 10 saatlik işgünü"
talepleriyle fabrikalarda greve çıkarlar. Yapılan grevlerde birçok kadın
polisler tarafından fabrikaya kapatılırlar ve bu sırada çıkan yangında ölürler.
O günden sonra kadın işçilerin bu onurlu direnişi aynı zamanda tüm dünyada
kadınların eşitlik ve özgürlük mücadelesinin bir simgesi haline dönüşür.
8 Mart'a anlamını yükleyen ise Clara Zetkin olur. 8 Mart 1910'da değişik
ülkelerin sosyalist, devrimci, ilerici kadınları Danimarka'nın başkenti
Kopenhag'da toplanırlar. Biraraya gelen kadınlar, yaşamlarını savaşsız,
sömürüsüz bir dünya için mücadeleye adamış kadınlardır. Uluslararası ve Almanya
işçi hareketinin tanınmış önderlerinden Clara Zetkin, 8 Mart'ın dünya
kadınlarının mücadele ve dayanışma günü ilan edilmesini önerir, bu önerisi kabul
görür.
Gerçekten de o günden bu yana bütün dünyada 8 Mart kadınlar için önemli bir
atılım günü olur. Sosyalizm, özgürlük, barış, savaşsız ve sömürüsüz bir dünya,
kadın haklarını kazanma mücadelesi veren kadınlar, o tarihten itibaren
geleceklerine ilişkin ortak projeler yaratmanın yollarını aramışlardır.
Kadınlar, 19. yüzyıldan başlayarak günümüze kadar siyasal ve toplumsal talepleri
uğruna mücadele etmişlerdir.
Geldiğimiz bugünkü koşullarda ise, yaratılan savaş durumu ile ve yukarıda
belirttiğimiz İş Kanunu'nda yapılmak istenen değişikliklerle, emekçilerin ve
kadınların mücadeleleri sonucu elde ettikleri kazanımlar yitirilme tehlikesiyle
karşı karşıya. Bu duruma sessiz kalamayız. Sesimizi yükseltmek, istemlerimizi
haykırmak için haydi alanlara!
Yaşasın 8 Mart Dünya Emekçi Kadınlar Günü!
Kadınlar Savaş
İstemiyor!
Savaşa Gönderecek Evladımız Yok!
Eşit işe eşit
ücret!