Sosyalist Dergi: 5 |  Sevgi Gürsel |
GELENEKTEN GELECEĞE BEKİR KARAYEL

     Ürün: Kısaca kendinizden söz eder misiniz?
     Bekir Karayel:"Ben, 1945'ten beri Türkiye Komünist Partisi üyesi olan ve ömrümün sonuna kadar da bu sıfatla yaşayabilirsem, yaşamamın bir anlamı olacağını düşünen bir komünistim.


     Varna sancağının Provadı kazasına bağlı Türkarnavutlar (sonradan Akşehir anlamına gelen Belogradets olmuştur adı) köyünde 23 Mart 1920 senesinde dünyaya gelmişim. Fakir bir aile çocuğuyum. Türk okulu olan dört senelik ilkokulu ve Bulgar okulu olan ortaokulu köyümde okudum ve her ikisinden de pekiyi dereceli diploma aldım.
     Daha sonra, Varna'da sicim fabrikasında çalışan ağabeyimin yanına gittim. Orada, bir otelde çalışan ve köyde komşumuz olan Ahmet ağayı ziyarete gittiğimde, beni elimden tuttuğu gibi, oradan pek uzakta olmayan başka bir otele götürdü. Otel kantselaryasında (yazıhane) oturan ve de Türk olan otel sahibine "bu çocuk senin işini yapar" diye beni gösterdi. Yapardı yapamazdı tartışması kısa sürdü ve ertesi günü otele gittim, işe başladım. Otele vardığımda, otel sahibi başını kaldırıp "yapacağın iş işte bu" diye önündeki kağıtları gösterdi ve yandaki küçük masaya oturmamı söyleyerek, kağıtları benim önüme koydu. Neyin nasıl yapılacağını kısaca izah ettikten sonra, başla bakalım diyerek yanımdan uzaklaştı. Ama, benim yazmaya başladığımı görünce, gelip, başımın ucundan yazdıklarıma bakmaya başladı. Çabuk ve okunaklı yazdığımı söyleyerek "başaracaksın" dedi ve yerine gidip oturdu. Yazmayı bitirince de, yaşlı bir adamı çağırıp "bu gün beraber gidin de götüreceği yeri öğrensin" dedi. Yaşlı amca, büyükçe bir defteri masadan alıp neyi nereye koyacağımı bana da göstererek, benim yazdığım kağıtları deftere yerleştirdi ve hadi gidelim dedi. Çıktık. Gittiğimiz yer Komendantsvo (Komutanlık) idi. Oteldeki görevim, her gün, yeni gelen müşterilerin kimliklerini fişlere aktarıp, Komendantsvo'ya götürmek, imza karşılığında teslim etmekti.
     İki ay kadar otelde çalıştım. Ayrılmak istediğimde, patronum bana, büyük adamların ortalama maaşı sayılabilecek kadar maaş teklif edip ayrılmamamı söyledi; ki ben daha ondördümü bile bitirmemiştim, ama kabul etmedim, zira aklım fikrim okulda idi. Çünkü, yılsonu töreninde şiirimi okuyup kürsüden indiğimde, ilkokul hocam Şevket Hoca ile Bulgar öğretmenlerimden Anna Peyçeva, ikisinin iki kolumdan tutup, "Bekir sakın okumayı bırakma" dediklerini hiç unutamıyordum.
     Otelin altındaki meyhaneyi işleten bay Vlaşki sayesinde, kayınbiraderinin matbaasına hiçbir ücret istememek şartıyla çırak olarak girebildim. Ve böylece de Gece Sanat Okulları matbaacılık bölümüne yazılabilmem de mümkün oldu.
     "Kısaca"yı daha fazla uzatmak istemiyorum ama, bir hususu belirtmek istiyorum: Ben Bulgar Komünist Partisi'ni kuran Georgi Blagoev olduğunu, o sıralarda Bulgar komünistlerinin önderi Georgi Dimitrov olduğunu ve Georgi Dimitrov'un da bir matbaa işçisi olduğunu, Çerno More (Karadeniz) matbaasında çalışan işçilerden öğrenmiş oldum." 

     Ürün:Ne zaman ve nasıl TKP'li oldunuz. Partiye girdiğiniz dönemin koşulları nelerdi?
     Bekir Karayel: "Türkiye Komünist Partisi'ne 1945'te girdim. Nasıl girdiğimi ise şöyle açıklayabilirim:
     O senelerde, ben, Ankara Ziraat Enstitüsü matbaasında işçi olarak çalışıyordum. Üyesi olduğum Ankara Matbaa Teknisyenleri Sendikası, bir spor kulübü kurmaya karar verdi ve ben bu kulübün sekreterliğine seçildim. Kısa sürede bir futbol takımı oluşturduk. Futbolcuların lisans işleri için sık sık Beden Terbiyesine gidiyordum. Orada memur olarak çalışan Hayati Tüzün (Patriot), bir Cumartesi günü, kulüple ilgili bir işimi gördükten sonra, bana biraz beklememi ve beraber çıkmamızı, beni bir yere götürmek istediğini söyledi. Patriot'u Ankara Gençler Derneği'nden de tanıyordum.
     Patriot'la beraber, Soğukkuyu'da bulunan Türkiye Sosyalist Emekçi Köylü Partisi'nin Ankara Bürosu'na gittik. Daha evvel de Mustafa Kolkır beni oraya götürmek istediğini söylemişti ama, bir fırsat bulup gidememiştim.
     Partide yalnız iki kişi vardı. Biri, gene dernekten tanıdığım Raci Dinçer, ötekini de Zeki ağabey diye tanıttı Patriot. Zeki Baştımar'ı ilk defa görüyordum. Tokalaştık, hal hatır soruldu, ama daha fazla konuşmamız mümkün olmadı. Zira o gün maçımız vardı ve mutlaka gitmem lazımdı. Durumu izah ettim ve kalktım. Zeki ağabeyle tokalaşırken, sanki kırk yıllık ahbapmışız gibi bana göz kırptı ve mutlaka gelmemi ve görüşmemizi söyledi.
     İki gün sonra, ki bu iki gün bana iki yıl kadar gelmişti, partiye gittim. Orada gene Raci Dinçer vardı ve partinin kapatılması konusunu konuşuyor olmalılar ki, ben girince, Zeki, partimiz kapatılmaz dedi ve elindeki sözlüğü karıştırmaya başladı. Bu arada Mustafa Kolkır da içeriye girmişti. Raci ile aralarında birşeyler konuştular ve biz gidiyoruz deyip çıktılar. Raci ile Mustafa kapıdan çıkar çıkmaz, Zeki bana döndü ve halâ bir Rusça-Türkçe sözlük çıkarılamadı diyerek, parmağı ile işaret ettiği kelimeyi telâffuz ederek, burada da karşılığını bulamadım dedi. Önündeki kitap bir şiir kitabı idi, sözlük de Rusça-Azerice'ydi. İşaret ettiği kelimeye baktım, "klükarka" idi. Bunun anlamı dedikoducu kadın olabilir, dedim. Gözümün içine baktı, bir şey söylemeden dediğimi yazdı ve kitabı kapattı.
     Bir şey söyleyecekmiş gibi bana döndü, ama, o bir şey söylemeden ben ona, partiye üye olmak istiyordum ama, ben üye olmadan parti kapatılacak galiba dedim. Gülümser gibi yaptı, partimizin üyesi oldun bile, dedi ve "Bizim partimiz hiçbir zaman kapatılamaz" derken, kendinden çok emin görünüyordu veyahut da bana öyle gelmişti.
     "Kapatılamaz" dediği partinin TKP olduğunu hissettim ve gerçekten öyle olduğunu da daha sonraki temaslarımız gösterdi, zira, TSEKP'nin yanı sıra, TKP adına da illegal çalışmalar yapıldığını öğrenmem fazla gecikmedi. Tarih olarak hatırlamıyorum, ama 1945 yılının Ekim veya Kasım aylarının bir günü olan o günden itibaren TKP'nin üyesi olduğumu, daha sonraki gelişmeler açıkça göstermiştir bana. Bu arada şunu da söyleyeyim: Zeki Baştımar'ın daha evvel, hakkımda araştırmalar yaptığını, bazı konuşmalarından anlamıştım.
     O günün koşullarında, TKP'ye üye olmak böyle oluyordu şüphesiz."

     Ürün: Siz TKP'nin 1951 tevkifatını yaşamış biri olarak, hangi konumdaydınız?
     Bekir Karayel: "Ben tutuklandığımda, TKP Ankara Vilayet Komitesinde görevliydim. Vilayet Komitesine ne zaman ve nasıl girdiğim, kimlerle beraber çalıştığım ayrı bir konu. Mahkemede, Vilayet Komitesi Üyesi sıfatıyla yargılandım ve altı yıl hapse, iki yıl da Develi'de olmak üzere sürgün cezasına mahkûm oldum."

     Ürün: Günümüzde sınıf partisine olan ihtiyacı gidermek bir sorun olarak karşımızda durmaktadır. Sizce Sınıf Partisi nasıl olmalıdır?
     Bekir Karayel: "Yalnız günümüzde değil, Marks ve Engels tarafından yayınlanan Komünist Manifesto'nun yayımlandığı tarihten beri, her memlekette, her zaman sınıf partilerine ihtiyaç hasıl olmuştur. Sınıflı toplum var olduğu sürece, Sınıf Partisi(leri) de hiç şüphesiz varolacaktır. Sizin kastettiğiniz Sınıf Partisi, gene sınıf partilerinden olan burjuva partileri değil herhalde. Sorun olarak karşımızda duran, kuşkusuz İşçi Sınıfı Partisi'dir. İşçi Sınıfının Partisi ise, şimdiye kadar başka bir isim bulunamadığına göre; kapitalist iktidarı devirip, İşçi Sınıfı İktidarını kuracak, gerçekten proletaryanın partisi olan Komünist Partisi'dir. Nasıl olmasını/olacağını ise, Karl Marks öğretmiş, Vladimir İliç Olyanov Lenin göstermiştir bizlere. Başka bir alternatif aramak, beyhude çabadır, zaman harcamaktır."

     Ürün: 80 yaşını doldurduğunuz bu günlerde, geleneğimizle (TKP) yaşıt biri olarak devrimci ve sosyalist hareketin durumu hakkında okuyucularımıza mesajınız nelerdir?
     Bekir Karayel: "Mesaj: Peygamberlerin halka bildirdiği haber.
     Peygamber olmadığıma göre, konu ile ilgili düşüncelerim diyelim.
     1. Ürün okuyanlar hiç şüphe etmesinler. Devrimci ve sosyalist hareket, işçilerin bilinçlenme düzeyiyle paralel olarak ve halkların uyanmasıyla günden güne hızlanarak devam etmektedir, edecektir de.
     2. Ne Kautski'nin revolüsyon (devrim) yerine evolüsyon (evrim) çarpıtması, ne de Mehmet Ali Aybar ve onun gibi düşünenlerin "kendiliğinden bilinçlenme" yanılgısı, Devrimci ve Sosyalist hareketin yavaşlamasını sağlayamamıştır.
     3. Gizliliğe gerek bulunmayan koşullarda, gizlilikte ısrarcı olmayalım, ama gizlilikten başka savaşım yolu kalmadığı zaman da gizliliğe geçmekten korkmayalım.
     4. Devrimci ve Sosyalist hareketin, teknolojinin gelişmesiyle anlamını yitireceği safsatası, burjuvazinin etkisiz bir propagandası olmaya mahkûmdur. Tam tersine, gelişen teknoloji, kapitalizmi çökertecek, sosyalizme geçişi hızlandıracaktır.
     5. Soyalizmi kuracak ve sınıfsız toplumu yaratacak bizler (komünistler) olduğu gerçeğini aklımızdan çıkarmadan; bunu da ancak ve ancak boşluğu doldurulamayan TKP sayesinde gerçekleştirebileceğimizi bildiğimize göre, tüm komünistleri yeniden TKP çatısı altında toplama çabalarımızı, mümkün olduğunca hızlandırmaya gayret etmeliyiz."

     Ürün: Yoldaşımız Mehmet Bozışık'la, varsa ilginç bir anınızı anlatır mısınız?
     Bekir Karayel: "Evvela şunu söyleyeyim: Mehmet Bozışık deyince, ayağa kalkıp saygı duruşuna geçmek geliyor içimden. Zira Mehmet Bozışık, hayatı boyunca, gerçek bir TKP partizanı olarak kalan yoldaşlarımızdan biridir.
     Ben onu Harbiye Cezaevi'nde tanıdım. Harbiye ve Güvercinlik'te aynı koğuşta yattık.
     Harbiye'deyken, bir sabah erken saatte mutfağa gittiğimde, onu, orada tek başına oturmuş, birşeyler okurken buldum. Ne okuduğunu sordum. "Senin eserini okuyorum" diye cevap verdi. İngilizce bir dergide çıkan Taoizm ile ilgili bir makale çevirmiştim Türkçeye. Onu okuyormuş. Daha kimse kalkmamıştı. Yanına oturdum. Seninle biraz konuşmak istiyorum, dedim. Olur dedi. Kendisine doğrudan doğruya partimizin geleceği ne olacak diye sordum. Biraz düşündükten sonra, bak Bekir, dedi. Partimizin geçmişi ne idiyse geleceği de o olacak. Partimiz şimdi, şimdiye kadar olduğundan çok çok daha kuvvetlidir. Bundan sonra daha da kuvvetlenecektir. Daha bir şeyler söyleyecekti ama, gelenler olduğunu görünce, sonra görüşürüz dedi ve çıktı. Ama, daha sonra bir araya gelip konuşabilmemiz maalesef mümkün olmadı.
     Başka konulara, ilerde değinmemiz kaydıyla, Ürün okuyanlara yoldaşça saygı ve sevgilerimi sunar, çalışmalarında başarılar dilerim.
 
Yazarın Diğer Yazıları
 1 MAYIS 97
 Özelleştirme Saldırısında Son Hamle: SEKA
 Antalya Serbest Bölgesi'nde Bir Örgütlenme Mücadelesi: Novamed İşçisinin Grev Hikâyesi
 SSK Halkındır, Elini Çek!
 Kamu Reformunda
Son Söz İşçi Sınıfının

 Benim Cici Silahım
 YAŞASIN 8 MART DÜNYA EMEKÇİ KADINLAR GÜNÜ!
 TÜRBAN MI, ŞERİAT MI?
 GELENEKTEN GELECEĞE BEKİR KARAYEL
 KİMYA TEKNİK BU İŞ YERİNDE GREV VAR!