Sosyalist Dergi: 23 |  Ali Uğur |
Telekom Grevinin Ardından

26 bin Türk Telekom işçisinin 44 gün sürdürdüğü grev, işçilerin lehine yapılan anlaşmalarla 29 Kasım 2007 günü sona erdi. Bu grev, gerek iş günü kaybı açısından gerekse uzunluğu açısından Telekom'un tarihinde bir ilk olma özelliğini taşıyor. İşçi sınıfının şanlı mücadele sayfasına eklenen bu grevden çıkarılacak dersler var.
Bilindiği gibi, bir kamu kuruluşu iken 2005 yılında özelleştirilen Türk Telekom'un % 55'i Oger Ortak Girişim Grubu'na satılmıştır. Yarıdan az olan kamu payının ise zaman içerisinde satılması halen gündemde. Özelleştirilen diğer kamu kuruluşları içerisinden Türk Telekom'da böylesine büyük çaplı bir grevin gerçekleşmesi özel bir önem taşıyor. Diğer özelleştirilen kurumlarda olduğu gibi, bu kurumda da işçiler ücretler ve diğer sosyal haklar bakımından kayba uğramışlardır. Ayrıca taşeronlaştırmalar sonucunda işçiler arasında çifte standart getirilmiştir. Kurumun özelleştirilmesine karşı mücadele etmiş olan Telekom işçileri, kurumun özelleştirilme sürecinde eylemler yapmış, iş bırakmış ve gerek özelleştirmenin iptali gerekse taşeronlaşmaya karşı mücadele yürütmüştür. Türk Telekom'da Türk-İş'e bağlı Haber-İş Sendikası örgütlü bulunuyor. Özelleştirmeyle birlikte işçiler patronların sendikasızlaştırma, örgütsüzleştirme harekatına maruz kalmıştır.
Türk Telekom'un bu grevi, son 40 yıla damgasını vuracak nitelikte bir grev olması bakımından önem taşıyor. Bu grevde 1 milyon 100 bin işgünü kaybı oldu. Ayrıca, son 30 yılın grevlerinde meydana gelen toplam işgünü kaybından daha fazla iş günü kaybı gerçekleşti. Yine özel sektörde olup son yılların en etkili grevi niteliğini taşıyor.
Anlaşmayla sonuçlanan grevle, toplu sözleşmenin birinci yılında işçilere yüzde 10, ikinci yılında ise yüzde 6,5 artı enflasyon oranında zam yapılacaktır. İşçiler ayrıca 112 gün üzerinden ikramiye alacaklar. Bayramdan önce de her işçiye bir defaya mahsus olmak üzere 200 ytl ödeme yapılacaktır. Bu rakamlar elbette daha iyi düzeyde olabilirdi, ancak grev zorlu bir süreçtir ve bu anlamda bu grevin başarıyla sonuçlandığı söylenebilir. En önemli konu ise, "kapsam" konusunda anlaşmaya varılmasıdır. Buna göre, aynı unvana sahip olup "kapsam dışı" ve "kapsam içi" konumunda bulunan işçiler arasındaki ücret farklılıkları kademeli olarak düzeltilecektir. Ayrıca, grev süresince sözleşmeleri feshedilen işçiler yeniden işe alınacaklardır. İşçilerin talep ettikleri koşulları kabul ettirmiş olmaları, diğer sektörlerdeki işçilere de bundan sonra örnek oluşturacaktır.
Grev, zaman zaman basına da yansıdığı gibi, işçiler için büyük bir deneyim oldu. Grevi baltalamak isteyen patronlar, kamuoyunu yanıltmak için ellerinden geleni yaptılar. Grev sırasında çeşitli bölgelerde sabotaj yapıldığı söylentileri çıkarıldı. Greve büyük zarar verecek olan bu söylentiler sendika ve işçiler tarafından defalarca yalanlandı. En büyük silahlarının grev olduğunun bilinciyle yaklaştıklarını açıklayan işçiler, bu tür haberlerin patronlar tarafından greve gölge düşürmek için yayıldığını belirttiler.
Hatırlayacağınız gibi bu süreçte birçok işçi gözaltına alındı. Gözaltına alınanlar arasında sendika şube başkanları da bulunuyordu. Bütün işçileri töhmet altında bırakmaya ve grevi kırmaya yönelik olan gelişmeler karşısında, DİSK de dahil, çeşitli sendikalar açıklama yaparak işçilerin böyle bir şey yapmadığını, bu sabotajların "birilerince" kasıtlı olarak yaptırılmış olabileceğini belirtmişlerdi.
Bu grevin bir başka önemli sonucu, grev silahının işçilerin haklarını almak için başvuracakları önemli bir araç olduğunu yeniden göstermesidir. Ve işçiler bir kez bu silahı doğru kullandıklarında ve üretimden gelen güçlerini devreye soktuklarında, taleplerini patronlara kabul ettirebilirler. Son yıllarda yapılan özelleştirmeler, kamu alanında çalışan işçilere yönelik büyük bir saldırı oldu. İşçilerin büyük kısmı işten atıldı. Aynı iş daha az sayıda işçiye yaptırıldı. Taşeronlaştırmalar sonucunda patronlar işçileri aralarında bölerek gerek ücretler ve gerekse diğer haklar üzerinde kendi keyiflerine göre belirleyici olabildiler. Ancak, bu grev, Telekom patronlarının korkulu rüyası oldu. Bundan sonra, özelleştirilen diğer kurumlarda da grev aracı ön açıcı olacaktır. İşçilere ilkel koşulları reva gören patronlar grevlerden korksunlar, çünkü grev işçinin gücü demektir. Onun üretimden gelen gücü demektir.
Hatırlanacağı gibi, son olarak Temmuz ayında Türk Hava Yolları'nda Hava-İş Sendikası grev kararı almış ve yaklaşık 12 bin işçi, sendikanın ve işçilerin kararlı tutumu sonucunda THY yönetimine geri adım attırarak 27 Ağustos 2007'de toplu iş sözleşmesini imzalatmayı başarmışlardı. Zam oranları düşük kalsa da, uçuş güvenliği ve uçuş personelinin şartlarının iyileştirilmesi gibi olumlu düzenlemeler yapılmıştı. Peş peşe gelen bu iki toplu eylem, işçi sınıfına direnme gücü katmıştır ve önümüzdeki büyük grev dalgasının ilk halkalarıdır.


 
Yazarın Diğer Yazıları
 Özgür Sendikalar Yasası Getirilmelidir
 AKP'nin Sendikalara Yeni Bir Hamlesi
 Sözleşmeli Kamu Emekçilerinin Zaferi
 AKP Saldırıyor
 AKP Paşaları Dönemi
 Gazze Raporu
 Kıbrıs Seçimleri
 Enerji İşkolunda Sendika İhtiyacı
 Telekom Grevinin Ardından
 Cem Uzan'ın Vaatleri