Sosyalist Dergi: 33 |  Ali Uğur |
Özgür Sendikalar Yasası Getirilmelidir



Türkiye'de sendikaları ve çalışma yaşamını düzenleyen temel yasalar 2821 ve 2822 sayılı yasalardır. 2821 Sendikalar Yasası olarak bilinir ve sendikaların iç işleyişini, kongre sürelerini, kurullarını ve benzeri uygulamalarını düzenler. Önemlidir. Cendere gibidir. Sendikaları bir çocuk gibi ele alır ve atacakları her adımı talimatlara bağlar.

Diğer yasa ise Toplu İş Sözleşmesi, Grev ve Lokavt Yasası'dır ve sendikaların toplu sözleşmelerini nasıl yapacaklarını, ne şekilde greve çıkacaklarını, işçilerin örgütlü ve toplu eylemlerini hangi durumlarda kullanabileceklerini sayar.

Her iki yasa da 12 Eylül cuntası döneminde çıkartılıp son hâlini almıştı. Sendikalar yasası çok önemli bir yasadır, ama, diğer yasanın demokratikleşmemesi durumunda tek başına sendikalar için yapılacak iyileştirmeler fazla işlevli olamaz; düzenlemeler makyaj olmanın ötesine geçmez. Çünkü işkolu tespitleri, işyeri barajları, ülke barajları gibi tümü de 2822'yi ilgilendiren durumlar haricinde, sendikalar yasasındaki sorunlar aslında fiilen aşılabiliyor.

İşçi sınıfını daha kritik olarak ilgilendiren düzenlemeler sendikalarını serbestçe seçebilmeleri, yetkiden dolayı toplu sözleşme yapamamaları, grev kısıtlamaları ve bazen yasadışı sayılması gerekirken patronlara bir hak olarak verilen lokavt uygulamalarıdır. Diğer sorunlar da rahatsızlık vermesine rağmen temel olarak bu düzenlemeler sendikaların eline kolunu bağlayan nitelik taşır.

Seçimlerden sonra yeniden başlayan Çalışma ve Sosyal Güvenlik Bakanlığı (ÇSGB) ile işçi ve patron konfederasyonları arasındaki Üçlü Danışma Kurulu görüşmelerinde tıkanmalar esas itibariyle 2822 sayılı yasada yaşanıyor. 13 Ekim 2011 tarihinde yapılan Üçlü görüşmede yine işkolu, işyeri barajı ve grev yasakları konusunda tam bir anlaşma sağlanamadı.

Üçlü toplantılara Bakanlık (sözde tarafsız hakem olarak katılıyor), Türkiye İşveren Sendikaları Konfederasyonu (TİSK) ve üç işçi konfederasyonu katılıyor.

Sendika cephesinde DİSK ile Hak-İş yüzde 10 işkolu barajının tamamen kalkmasını savundu. İLO'nun bu konudaki yaklaşımlarının temel alınması gerektiğini belirttiler. Türk-İş ise daha önceki barajı koruma politikasını biraz revize etti ve barajın yüzde 1 veya 0.5 düzeyine düşürülmesi gerektiğini söyledi. Bakanlık ve işveren örgütü bu konuda Türk-İş'i desteklediler.

Barajın oranı, işkollarının birleşmesiyle birlikte gündeme getirildiğinde daha büyük önem taşıyor. Çünkü, birleştirildiği için büyüyen bir işkolunda baraj eğer sıfır değilse, yüzbinlerce işçinin örgütlenmesi bile yüzde yarımı aşmaya yetmeyebilecektir. Bu konuda en büyük mağduriyet de özellikle büro işkolunda yaşanacak.

Barajı aşan sendikaları bekleyen ikinci baraj ise işyerindeki yüzde 50 artı 1 olarak tanımlanan engel. İşçi temsilcileri, Türk-İş dahil, işyeri barajının kaldırılmasını talep ettiler, ama Bakanlık bu barajın yüzde 40'a indirilmesiyle yetinilmesi gerektiğini iddia etti. Bu iddianın hiçbir bilimsel nedeni olmadığını belirtelim.

Grev yasakları da ayrı bir uzlaşmazlık konusu oldu. Mevcut yasa grev yasaklarını ve nerelerde grev yapılamayacağını tek tek sayıyor. Biraz uzun olmakla birlikte kayıtlarımızda olması için, faşist dönemde çıkartılan mevcut yasaya göre şu anda hangi işkollarında grev yapılamayacağını biz de sayalım:

Can ve mal kurtarma işlerinde;

Cenaze ve tekfin işlerinde;

Su, elektrik, havagazı, termik santrallerini besleyen linyit üretimi, tabii gaz ve petrol sondajı, üretimi, tasfiyesi, dağıtımı, üretimi nafta veya tabii gazdan başlayan petrokimya işlerinde;

Banka ve noterlik hizmetlerinde;

Kamu kuruluşlarınca yürütülen itfaiye, şehiriçi deniz, kara ve demiryolu ve diğer raylı toplu yolcu ulaştırma hizmetlerinde grev yapılamıyor.

Yasa sadece işkollarını saymakla yetinmemiş. Bir de grev yapılamayacak işkollarına ilaveten grev yapılamayacak işyerleri de tek tek sayılmaktadır:

İlaç imal eden işyerleri hariç olmak üzere, aşı ve serum imal eden müesseselerle, hastane, klinik, sanatoryum prevantoryum, dispanser ve eczane gibi sağlıkla ilgili işyerlerinde;

Eğitim ve öğretim kurumlarında, çocuk bakım yerlerinde ve huzurevlerinde;

Mezarlıklarda;

Milli Savunma Bakanlığı ile Jandarma Genel Komutanlığı ve Sahil Güvenlik Komutanlığınca doğrudan işletilen işyerlerinde grev yapılamaz. Bu resmî yasakların dışında genel sağlık, milli güvenlik ve benzeri bahanelerle yapılan ertelemeleri, yani, fiili yasaklamaları konunun dışında bıraktığımızda bile çıkan tablo çok vahim.

Üçlü görüşmelerde grev yasaklarının kaldırılması konusunda da henüz bir ilerleme sağlanamadı. İşverenler yasakların mevcut yasada tek tek sayılmasından memnun olduklarını belirttiler ve yasakların yine tek tek yer almasını istediler. İşçi konfederasyonları ise, dünyadaki yaygın uygulamaya atıfla sadece "cenaze, levazım-acil sağlık" ile "milli güvenlik" gibi alanlarda grev sınırlaması olabileceğini ancak bankacılık, kimya, toplu taşıma gibi alanlardaki sınırlamanın mantıksızlığını, temelsizliğini belirttiler.

Uzlaşılamayan bir diğer başlık da sendikalara yönelik devlet denetimi oldu. İşçi konfederasyonları mali alanlar başta olmak üzere sendikalar üzerinde gerektiğinde kullanılmak üzere sallanan bir silah olarak yapılan denetimlerin kaldırılmasını isterken işverenler bu öneriye destek vermedi. Taraflar 19 Ekim Çarşamba yeniden bir araya gelecekler.

Grev hakkı konusunda olsun, toplu sözleşmelerde olsun, hangi sendikanın yetkili olduğunun belirlenmesinde olsun işçilerin iradesi dışında bir güce başvurulmaması esas alınmalıdır.

İşçiler istiyorsa grev yapmalıdırlar.

İşçiler istiyorsa, bir avuç işçi için de toplu sözleşme imzalanabilmelidir.

İşçiler ortaya konan bir sandık aracılığıyla hızlı, kesin ve ucuz bir şekilde istedikleri sendikayı seçebilmelidirler.

İsteyen sendika istediği işkolundaki işçileri örgütleme hakkına sahip olmalıdır.

Kısacası, işçilerin ve sendikaların ne yapacağına sadece işçiler ve sendikalar karar vermelidir.
 
Yazarın Diğer Yazıları
 Özgür Sendikalar Yasası Getirilmelidir
 AKP'nin Sendikalara Yeni Bir Hamlesi
 Sözleşmeli Kamu Emekçilerinin Zaferi
 AKP Saldırıyor
 AKP Paşaları Dönemi
 Gazze Raporu
 Kıbrıs Seçimleri
 Enerji İşkolunda Sendika İhtiyacı
 Telekom Grevinin Ardından
 Cem Uzan'ın Vaatleri