Türkiye işçi sınıfının ayrılmaz bir parçasını oluşturan kamu
emekçilerinin 10 yıllık mücadelesi, sonunda, meyvesini verdi. AKP
hükümeti 4B statüsünde çalıştırılan sözleşmeli kamu emekçilerine sürekli
kadroya atanma, yani 4A statüsünde çalışma hakkını tanımak zorunda
kaldı.
AKP hükümeti bu hakkı tanıyarak seçimlerde olası oy
kaybını önlemek, 9 yıllık iktidarında bizzat kendisinin büyüttüğü
sözleşmeli kamu emekçileri sorununu çözerek seçim yatırımı yapmak
istiyor. Ne var ki, yıllardır sözleşmeli statüde çalıştırarak haklarını
gasbettiği bütün emekçiler, başta sağlık emekçileri ve eğitim emekçileri
olmak üzere, AKP'nin yaptıklarını unutmayacak, onu oylarıyla da
cezalandıracaklardır.
Hükümetin 2 Haziran 2011 günü çıkardığı
"Devlet Memurları Kanununda Değişiklik Yapılmasına Dair Kanun Hükmünde
Kararname", 4 Haziran Cumartesi günü Resmî Gazete'nin mükerrer sayısında
yayımlanarak yürürlüğe girdi. Kararnameye göre, 30 gün içinde yazılı
başvuruda bulunarak sürekli kadroya alınmalarını isteyecek olan
sözleşmeli kamu emekçilerinin atanmaları 60 gün içinde tamamlanacak.
Bununla birlikte, kararname, 4B statüsünde bulunan herkesi
kapsamıyor. Hükümet, yerel yönetimlerde çalışan sözleşmeli personeli
kararname dışında bıraktı. Ayrıca, kamu kurum ve kuruluşlarının merkez
ve taşra teşkilatı ile bunlara bağlı döner sermayeli kuruluşlarda, ayın
veya haftanın bazı günleri ya da günün belirli saatleri gibi kısmi
zamanlı çalışanlar ile yükseköğretim kurumlarının
araştırma geliştirme projelerinde proje süreleriyle sınırlı olarak
çalışanlar yine 4B statüsünde kalmaya devam edecek.
Sözleşmeli
statüde çalıştırma uygulaması, işçi sınıfını bölerek kapitalistlerin ve
devletin daha sıkı denetimi altında daha ucuza çalıştırmayı öngören
neoliberal kapitalist saldırının ürünüydü. 4B statüsünde çalıştırılan
kamu emekçileri, iş güvencesine sahip sürekli kadrolu 4A statüsündeki
emekçilerle aynı işi aynı koşullarda yaptıkları hâlde, sadece 12 aylık
sürelerle çalıştırılıyor ve her yıl sözleşmelerinin yenilenmesi gereği
onlara karşı bir tehdit unsuru olarak kullanılıyordu.
4B
statüsünde çalıştırılan kamu emekçilerinin 4A statüsüne geçirilmesi,
yaklaşık 200 bin kamu emekçisinin önemli bir hak kaybını giderecek.
Ancak, kararname bütün 4B'lileri kapsamadığı gibi, kamu emekçilerinin
farklı statülere bölünmesi 4B ile de sınırlı değildir. 4C ve taşeron
işçiliği de sürüyor. Hükümetin kararnamesi, 4C ve taşeron işçiliği
sorununa, milyonlarca emekçinin hak sorununa hiçbir çözüm
getirmiyor.
Önce mevsimlik işçilerle sınırlı olan, daha sonra
ise, özelleştirme sonucu işsiz kalan işçilerin geçirildiği ve bu
çerçevede Tekel işçilerinin büyük eylemlerine neden olan 4C
uygulamasında, iş güvencesi olmadığı gibi, ücretsiz izin hakkı,
eş hastalık eğitim nedeniyle atama, askerlik dönüşü işe
başlama gibi haklar da bulunmuyor. Taşeron işçileri ise kamu
kurumlarının işini yaptıkları hâlde kamu emekçisi bile sayılmıyor ve çok
daha güvencesiz bir konumda çalışmaya mahkûm ediliyor.
Toplu
sözleşmeli, grevli, iş güvenceli çalışma hakkı bütün emekçilerin en
doğal hakkıdır. İşçi sınıfını işçi memur, kamu özel,
sürekli geçici mevsimlik taşeron olarak bölmek,
kapitalizmin işçi sınıfını zayıf düşürmek, örgütlenmesini ve haklarını
savunmasını engellemek, daha ucuza ve daha çok çalıştırmak için
dayattığı uğursuz yöntemdir.
Sözleşmeli statüden sürekli statüye
geçme hakkını söke söke kazanan kamu emekçilerinin zaferi, umuyoruz ki,
kararname dışında bırakılan 4B'lilerin, yok sayılan 4C'lilerin ve
sayıları milyonlara ulaşan taşeron işçilerinin mücadelesine hız
verecektir. Bütün işçi sınıfının toplu sözleşmeli, grevli, iş güvenceli
çalışma hakkını kazanma hedefi önümüzde duruyor.
Sözleşmeli
çalıştırılan hemşirelerin, doktorların, ebelerin, laborantların,
öğretmenlerin, bütün emekçilerin ısrarlı mücadelesi sonuç verdi, AKP
hükümetine geri adım attırdı. Birlik ve mücadele asla boşa gitmez.