Amerikan ve İngiliz
emperyalizminin 20 Mart 2003'te Irak'a savaş açarak sömürgeci
sürüleri eliyle ülkeyi işgal etmelerinin üzerinden altı yıl geçti. Bu süre içinde işgalciler 27 milyonluk ülkede bir buçuk milyon Iraklı'yı öldürdüler, dört milyon insanı evinden yurdundan ettiler. On binlerce yurtseveri zindanlara tıktılar, direniş önderlerini idam ettiler. Irak'ın altyapısını
çökerttiler; bilim insanlarını sistemli biçimde katlettiler; üniversiteleri işlemez hâle getirdiler; laikliği ve kadın
haklarını ayaklar altına aldılar; petrolü ve diğer doğal kaynakları yabancı ve yerli savaş vurguncularına peşkeş çektiler; uygarlığın beşiği ülkeyi susuz, elektriksiz, kanalizasyonsuz, sağlık sistemsiz, kütüphanesiz, müzesiz bir harabeye çevirdiler.
Bu kadar ağır bir bedele katlanan kahraman Irak halkları her şeye rağmen ülkelerini kurtarmak, bağımsızlıklarını kazanmak, doğal kaynaklarına
sahip çıkmak, kültürlerini ve kimliklerini korumak için tarihin en yaygın şehir gerilla savaşını başlattılar ve sabırla sürdürdüler.
Irak hâlâ işgal altında. Hiç ummadıkları kadar güçlü halk direnişi karşısında bocalayan sömürgeciler Irak halklarının iradesini kırmak, yurtsever örgütleri çökertmek için son çare olarak Şii şovenisti ölüm mangaları ile Sünni şovenisti El Kaide çetelerini kullanarak vahşi bir mezhep savaşını kışkırttılar. Bağdat'ı ve Irak halklarının iç içe yaşadıkları şehirleri,
bölgeleri mahalle mahalle etnik ve mezhepsel temizliğe tâbi tuttular. İnsanları sırf nüfus kâğıtlarına, isimlerine
bakarak katleden cani sürülerini ortalığa saldılar. Mezhep
savaşından bunalan kesimlerin bir kısmını direniş saflarından
kopararak güya tarafsız kalma sözü veren işgal yönetimiyle
işbirliği yapma noktasına getirdiler.
Dünya kapitalist medyası
bu kanlı şantajın bağımsızlık savaşçıları için yarattığı
zorlukları öne çıkararak, ABD'nin direnişi kontrol altına
aldığı ve "işlerin artık yoluna girdiği" masalını
yayıyor. Irak direnişinin ABD-İngiltere emperyalizmini ve
peşlerine takılan uydu devletleri stratejik bir yenilgiye uğrattığı
gerçeğini yatık medyanın hiçbir yalanı örtemez. İşgalin
yedinci yılı ve sonrası, ABD ve uşakları için, stratejik
yenilgilerinin resmen tescil edileceği bir uzatma döneminden başka
bir şey olmayacaktır.
Irak direnişi silahlı
mücadele ile kitle hareketini, yeraltı çalışması ile açık
çalışmayı, illegal yapılanma ile legal yapılanmayı, sert
taktikler ile yumuşak taktikleri birleştirerek meşru hedefine
doğru yoluna devam ediyor. Dil, din, mezhep, inanç ve etnik köken
farkı gözetmeden bütün Irak halklarını birleşik bir cephede
toplamak, işgalcileri son askerlerine ve son şirketlerine kadar
Irak'tan kovmak için bilinçle ve özveriyle çalışıyor.
Direnişçiler silahlı mücadeleyi etkili bir biçimde sürdürdükleri
gibi, 31 Ocak 2009'da yapılan yerel seçimlerde de dikkate değer
bir başarı elde ettiler. İşgalciler için vakit daralıyor.
Bush Amerikan işgal
ordusunu Irak'tan 2012'ye kadar çekeceğini ilan etmek zorunda
kalmıştı. Bush'un çizmelerini giyen Obama, seçimde Amerikan
halkına verdiği sözlerini yutarak, 31 Ağustos 2010'a kadar
Amerikan birliklerinin çoğunu çekeceğini, fakat 2012'ye kadar geride 50 bin asker bırakmayı planladığını açıkladı. Kalan askerler Irak'ta özgürlüğü korumaya ve düzeni sağlamaya
yardımcı olacaklarmış! Bırakalım dünya kapitalizminin elebaşları ellerindeki ölüm ve yalan makinelerine güvenerek
boşuna plan kursunlar. Sonucu Bush'lar, Obama'lar değil, Irak
halklarının direnişi belirleyecektir.
Irak halklarının sömürgeci işgale karşı direnişi, ABD emperyalizminin mutlak
dünya hâkimiyeti planını boşa çıkaran temel etken oldu.
Bugünlerde ABD ve bütün kapitalist sistem, 1929 Büyük Bunalımı
benzeri derin bir krizin pençesinde boğuşuyor. Başta dünya işçi
sınıfı olmak üzere bütün halkların kapitalizme ve emperyalizme
karşı etkili bir mücadeleye girişerek Irak yurtseverleriyle
dayanışma konusundaki eksikliklerini telafi edeceklerini ummak için bugün daha çok neden var.