Füze kalkanı Türkiye'de
Bilindiği gibi, Libya'da sömürge yönetimi oluşturup ülkenin petrolünü ve servetini paylaşma amacını güden emperyalist sırtlanların düzenlediği Paris konferansına Türkiye egemenleri de katılıyor. Konferansa katılmak üzere Fransa'ya giden Ahmet Davutoğlu'nun yanında bulunan Dışişleri Bakanlığı sözcüsü, Türkiye'yi bölge halklarına karşı ABD ve AB'nin savaş planlarına daha fazla bağlayacak NATO'nun füze kalkanı projesinde kilit bir rol üstleneceklerini açıkladı. Sözcü, ABD ve AB'nin İran'a karşı kurmak istediği füze kalkanı projesine ait radarın Türkiye'ye yerleştirilmesi konusunda sonuç aşamasına gelindiğini bildirdi.
Hürriyet muhabiri Cansu Çamlıbel'in Paris'ten verdiği haber şöyle:
"Dışişleri Bakanlığı, NATO'nun caydırıcılığını güçlendirmek amacıyla balistik bir füze tehdidine karşı füze erken uyarı radarının Türkiye'ye kurulacağını açıkladı.
"Dışişleri Bakanı Davutoğlu ile birlikte Paris'te bulunan bakanlık sözcüsü, füze savunma sistemiyle ilgili soruları yanıtladı. Sözcü, NATO'nun caydırıcılığına katkı sağlamak üzere balistik bir füze tehdidine karşı savunma sistemi geliştirilmesi kararının geçen yıl Lizbon Zirvesi'nde alındığını hatırlattı. Türkiye'nin bu karara yönelik çalışmalara başından itibaren destek verdiğini belirten sözcü şunları söyledi:
"Müttefik ülke kuvvetleri, toprakları ve halklarının korunmasına yönelik olan bu NATO yeteneğinin mimarisinde ülkemizin üstleneceği sorumlulukla ilgili teknik çalışma ve müzakereler hükümetimizin talimatı doğrultusunda ilgili kurum ve kuruluşlarımızın yakın işbirliği ve eşgüdümü içinde yürütülmüş ve nihayet bu çalışmalarda sonuç aşamasına gelinmiştir. Bu bağlamda söz konusu mimarinin bir unsurunu teşkil edecek olan ve ABD tarafından NATO'ya tahsis edilen erken uyarı radarının ülkemizde konuşlandırılması öngörülmektedir. Türkiye'nin bu unsura ev sahipliği yapması ülkemizin NATO'nun yeni stratejik konsepti çerçevesinde geliştirilen söz konusu savunma sistemine katkısını oluşturacak; NATO'nun savunma kapasitesini ve ulusal savunma sistemimizi güçlendirecektir." ("Füze kalkanı Türkiye'de", Hürriyet, 2 Eylül 2011).
Böylece, emperyalizmin ve uzantılarının kâr ve iktidar hesapları doğrultusunda, ülkemizin, Kürt ve Arap halklarının yanı sıra Fars halkıyla da savaşa sürüklenmesinin yolu açılmış oluyor. Türk, Kürt, Arap ve Fars halkları arasında barışı, dostluğu ve dayanışmayı savunmak, emperyalizme karşı mücadelenin asli bir görevi olarak öne çıkıyor.
Füze kalkanı kitlesel ölümlere çağrıdır
AKP hükümeti, Amerikan emperyalizminin, Avrupa Birliği'nin ve İsrail'in savaş planları doğrultusunda NATO'nun füze kalkanını Türkiye'ye yerleştirme kararını 1 Eylül 2011'de resmen açıkladı. Bu karar, Türkiye egemenlerinin bölge halklarına karşı emperyalist Batı ittifakının üssü olmakta ısrar ettiğini bir kez daha teyit ediyor. NATO'ya girdiği tarihten beri, emperyalizmin sosyalist ülkelere ve ilerici Arap ülkelerine karşı füze rampası olarak hizmet eden Türkiye egemenleri, bugün de, bir yandan İran'a, bir yandan Suriye, Filistin ve Lübnan'a, bir yandan da, Rusya'ya karşı emperyalizmin füze rampası olarak yola devam etmeyi çıkarlarına uygun buldular.
Ne var ki, füze kalkanını Türkiye topraklarına yerleştirme kararı, ülkemizi emperyalizmin ve siyonizmin savaşlarında ön cephe ülkesi durumuna getiriyor. Buna bağlı olarak, Türkiye halkları, ister istemez füze kalkanına karşı kendini korumak isteyecek ülkelerin hedef tahtası olacak. Biz sade vatandaşlar, çocuklarımız, bebelerimiz, nenelerimiz, dedelerimizle birlikte kapitalist banka ve şirket sahiplerinin, dolar milyarderlerinin uğursuz çıkarları için kurban edileceğiz.
Nitekim, Rusya ve İran'dan AKP hükümetinin bu kararına tepkiler gecikmedi.
Bilindiği gibi, Rusya, ABD'nin daha önce Çek Cumhuriyeti ve Polonya'ya yerleştirmek istediği füze kalkanının İran'a değil, kendisine yönelik olduğunu belirtmiş, bu projeyi Rusya'ya karşı stratejik saldırı sayacağını ve gereken karşılığı vereceğini açıklamıştı. ABD'nin füze kalkanını bu iki ülkede kurmaktan vazgeçmesi, projeyi İran'a yakın bölgelere kaydırması, projeye Rusya'nın da katılabileceğini söyleyip Rusya'yı hedeflemediği konusunda güvence verebileceğini belirtmesi üzerine, Rusya, füze kalkanına karşı muhalefetini azaltmış ve neredeyse tarafsız bir tutum takınmıştı.
Füze kalkanının Türkiye'ye kurulacağının açıklanması üzerine, Rusya söylem düzeyinde rahatsızlığını belirten, fakat pazarlığa açık olduğu izlenimini uyandıran ikili tepki verdi.
Rusya Savunma Bakanı Sergey Lavrov, 1 Eylül'de Moskova Devlet Üniversitesi Uluslararası İlişkiler Fakültesinde yaptığı konuşmada, "Rusya'yı dışarıda tutarak yürütülen füze kalkanı projesi ile ilgili çalışmalar bizim açımızdan tehdittir. ABD-NATO, Avrupa füze savunma sisteminin Rusya'ya yönelik olmadığına dair herhangi bir garanti vermek istemiyor. Avrupa füze savunma sistemi Vaşington'un öngördüğü parametreler çerçevesinde uygulamaya konulursa, bu, Rusya'nın stratejik nükleer gücüne açık bir tehdit anlamına gelir" dedi.
Rusya'nın NATO Büyükelçisi Dmitri Rogozin ise, 2 Eylül'de İnterfaks ajansına verdiği demeçte, Türkiye'de kurulacak erken uyarı sisteminin "Rusya'nın stratejik nükleer gücü açısından ciddi tehdit oluşturmadığını, ancak ABD'nin Rusya Federasyonu'nun da füze kalkanında yer alması ile ilgili sözünü ve müzakereleri dikkate almadan kendi projesini uygulamaya devam ettiğini, ABD'nin füze kalkanı ile ilgili çalışmalarda NATO formatı dışına çıktığını" söyledi.
Rusya, eylem düzeyinde ise çok daha açık bir tepki verdi. Hürriyet gazetesinin Moskova muhabiri Nerdun Hacıoğlu'nun İnterfaks ajansına dayanarak verdiği 5 Eylül tarihli habere göre, Rusya Uzay Askerî Birlikleri Komutanlığı, füze kalkanını delecek akıllı füze başlığı denemesini başarıyla gerçekleştirdiğini açıkladı:
"ABD ile NATO'nun Avrupa üzerinde kurmakta olduğu füze kalkanı projesinde erken uyarı radar istasyonunun Türkiye'nin güneydoğusuna konuşlandırılacağının resmen açıklanması üzerine, Rusya, bu kalkanı deleceğini iddia ettiği son model 'akıllı füze başlığını' 23 yıllık bir füzeyle denedi.
"Rusya'nın Arhangelsk bölgesi Plisetsk uzay üssüne getirilen 1988 yapımı RS-12 M 'Topol' füzesi, modern başlık takılarak önceki gün ateşlendi. Nükleer silahı taklit eden akıllı başlığın birkaç dakika sonra 8 bin km uzakta Kamçatka yarımadasında hedefi tam isabetle vurduğu Rusya Uzay Askerî Birlikleri Komutanlığı tarafından açıklandı.
"Füzenin eski model olmasının yapılan deneyde hiçbir önemi bulunmadığını İnterfaks ajansına açıklayan askerî yetkililer, 'Yapılan denemede füze değil, başlığın düşman tarafından yakalanabilirliği test edilmiştir. Başlığın hedefe yöneldiğinde parçalara ayrılıyor olması, radara görünmez hâle gelmesi ve hedefe giden yolda manevra kabiliyetine sahip olması ABD'nin kurmakta olduğu kalkan tarafından imha edilemeyeceğini kanıtlamayı amaçlıyordu. Deney başarıyla sonuçlandı' dendi." ("Rusya kalkanı delecek akıllı başlık denedi", Hürriyet, 5 Eylül 2011).
Rusya'nın eylem düzeyindeki açık tepkisinin nedeni, ABD'nin Ankara Büyükelçiliği ve AKP yönetiminden iyi haber almasıyla bilinen Hürriyet Ankara Temsilcisi Metehan Demir'in "Türkiye'ye konacak NATO Füze Kalkanı'nda 10 soru" başlıklı 5 Eylül tarihli yazısından anlaşılıyor. Metehan Demir'in bildirdiğine göre, Türkiye'ye yerleştirilecek radarlar Suriye, İran, Rusya ve hatta Pakistan'ı gözetleyecek; NATO şemsiyesi adı altında toplanan bilgiler, Amerika'nın gemilerindeki ileri teknoloji Aegis füze savunma sistemine de entegre edilecek; yerleştirilecek sabit radarlardan öte, Türk sularında hareket hâlinde olacak radar kabiliyetli silahlı gemiler, Rusya'nın dibine kadar yaklaşabilecek; başta ABD'den olmak üzere yabancı askerler Türkiye topraklarına yerleşecek; havada imha Türkiye üzerinde gerçekleşirse serpinti yerleşim merkezlerini etkileyecek.
Kısacası, füze kalkanıyla emperyalistlerin çıkarı için bölge ülkelerinin güvenliğini ağır biçimde tehdit edecek olan Türkiye aslında kendi halkını da vurmuş olacak.
İran ise, ulusal çıkarlarına yönelik hiçbir saldırıya müsamaha göstermeyeceklerini açıkladı. İran Savunma Bakanı Ahmet Vahidi, İran'ın Fars ajansına yaptığı açıklamada, Türkiye'ye yerleştirilecek füze kalkanı sisteminin sorulması üzerine, Batılı ülkelerin ellerinde Irak, Afganistan, Filistin ve Libya halklarının kanının bulunduğunu belirterek "Amerikalıların ve Batılıların İslam ülkelerindeki varlıklarını, sorun yaratıcı, Müslüman ülkelerin güvenliğini baltalayıcı ve çıkarlarına zarar verici bir etken olarak görüyoruz" dedi. İran Meclisi Ulusal Güvenlik ve Dış Politika Komisyonu Başkanı Alaaddin Burucerdi de, "Bölgedeki Müslüman ülkelerin, NATO'nun çıkarlarına hizmet edecek önlemler almamaları gerekir" dedi. (Gazeteler, 6 Eylül 2011).
AKP hükümeti, emperyalizmin Türkiye ve bölge halkları açısından bu kadar tehlikeli savaş projesine ne yazık ki onay vermiş bulunuyor. Silah, petrol, bilgisayar tekelleri; bankalar, borsa vurguncuları, kısacası büyük kapitalist şirketler açısından çok kârlı bir ölüm ticareti anlamına gelen füze kalkanı sistemi, halklar açısından hem cinayet, hem intihardır. Daha şimdiden silahlanma yarışının yeni bir ayağını başlatan, bölge ve hatta dünya çapında savaşların yolunu açan füze kalkanı projesini mutlaka durdurmalıyız. Geç kalmak, halklar açısından ölümcül bir hata olacaktır.
Füze kalkanı Kürecik'te
Füze kalkanı Malatya'nın Akçadağ ilçesine bağlı Kürecik beldesinde kuruluyor. Anadolu Ajansı'nın 14 Eylül 2011 günü verdiği habere göre, Amerika ile Türkiye, füze kalkanına ait erken uyarı radarlarının Kürecik'te kurulmasına karar verdi. Konuya ilişkin mutabakat metnini ABD'nin Ankara Büyükelçisi Francis Ricciardone ile Türkiye Dışişleri Bakanlığı Müsteşarı Feridun Sinirlioğlu imzaladı.
Mutabakat metni konusunda açıklama yapan Dışişleri Bakanlığı Sözcüsü Selçuk Ünal, şunları söyledi:
"NATO füze savunma mimarisi kapsamında bir erken uyarı radarının ülkemize yerleştirilmesine ilişkin hazırlıklarda sonuç aşamasına gelindiğini bildiğiniz üzere Eylül ayı başında açıklamıştık. Bu çerçevede, arazi keşif çalışmaları ve ilgili hukuki düzenlemeler de sonuçlandırılmış olup, radarın Kürecik'teki bir askerî tesiste konuşlandırılması kesinleşmiş bulunmaktadır. Söz konusu tesisten esasen geçmişte de benzer amaçla istifade edilmişti."
Kürecik'te daha önce Amerika'nın sosyalist Sovyetler Birliği'ni ve anti-emperyalist Suriye ve Irak'ı gözetleyen bir radar üssü bulunuyordu. 1989-1991 kapitalist karşıdevrimleriyle Sovyetler Birliği'nin ve Avrupa'daki sosyalist ülkelerin yıkılmasının yanı sıra 1990'daki 1. Körfez savaşıyla Irak'ın kolunu kanadını kıran ABD'nin Çekiç Güç operasyonu sayesinde, ABD, Kafkaslar, Balkanlar ve Ortadoğu'ya iyice yerleşince, kendisi açısından gereksiz duruma gelen ve zaten teknolojik ömrünü tamamlayan üssü yenilemekten vazgeçerek terketmişti.
2001'den bu yana dünyayı yeniden fethetme ve sömürgeleştirme savaşlarını başlatan ABD ve AB emperyalizmi ile İsrail siyonizmi, İran, Suriye, Filistin, Lübnan ve Rusya'ya karşı füze kalkanını kurmaya karar verince, Kürecik üssünü yeniden devreye alıyorlar.
Bu arada, tarihsel bir not olarak, Türkiye Halk Kurtuluş Ordusu'ndan Sinan Cemgil, Alparslan Özdoğan ve Kadir Manga'nın 12 Mart 1971 faşist darbesinden sonra ABD'nin Kürecik radar üssünü basmak için hazırlık yaparken 31 Mayıs 1971'de pusuya düşürülüp öldürüldüklerini hatırlatalım.
Füze kalkanı emperyalizmin küresel saldırısıdır
Türkiye hükümeti ile ABD yönetimi füze kalkanı sistemine ait radarların Malatya Kürecik'e kurulması için 14 Eylül 2011'de Ankara'da anlaşma imzaladı. Bir gün önce, 13 Eylül'de ise Romanya hükümeti ile ABD yönetimi Vaşington'da aynı sisteme ait avcı füzelerin Romanya'ya kurulması için anlaşma imzaladı. ABD Dışişleri Bakanı Hillary Clinton ile Romanya Dışişleri Bakanı Teodor Bakonski'nin imzaladığı anlaşmaya göre, SM-3 füzeleri Romanya'nın Bulgaristan sınırına yakın Davelesu hava üssüne yerleştirilecek.
Füze kalkanı sisteminin Amerikan savaş gemilerine monte edilen Aegis füze sistemleriyle bütünleşik yapısı dikkate alındığında, Türkiye'nin füze kalkanına ait radarların Kürecik'e yerleştirilmesine izin vererek, dünya çapında bir füze saldırı sistemine katıldığı ortaya çıkıyor. Çünkü Amerikan belgeleri, bu sistemin İran, Suriye, Filistin ve Lübnan'ın yanı sıra, Rusya, Çin, Kuzey Kore, Küba, Venezüella gibi Amerikan çıkarları açısından tehlike oluşturabilecek bütün ülkelere yönelik küresel bir sistem olduğunu açıklıkla belirtiyor. Amerikan emperyalizminin, NATO, Avrupa Birliği, Japonya ve İsrail'le ortaklaşa uygulamaya soktuğu bu küresel saldırı sistemine şimdiden katılan ülkeler Amerika, Japonya, İngiltere, Almanya, Hollanda, Avustralya, İspanya, Güney Kore ve İsrail.
Türkiye'nin işbirlikçi kapitalist egemenleri, tıpkı Soğuk Savaş döneminde olduğu gibi, emperyalizmin dünyayı yeniden fethetmeyi ve sömürgeleştirmeyi amaçlayan bugünkü savaşına da hevesle katılarak, ülkemizi kapitalizme ve emperyalizme kayıtsız şartsız boyun eğmeyen her halka karşı bir füze rampası durumuna getiriyorlar. Bütün dünyada işçileri ve emekçileri sömüren ve ezen dolar milyarderleri şebekesinin çıkarları için, Türkiye halkları hem cinayete, hem intihara zorlanıyor.