Sosyalist Dergi: 7 |  Arsızlar |
Başkanlık Sistemi İstemeyiz, Yaşasın Parlamenter Sistem

Yeni cumhurbaşkanı Ahmet Necdet Sezer hakkında, seçilmeden önce ve seçildikten hemen sonra tekelci medyada neler yazıldığını hatırlıyor musunuz? O güne kadar cumhurbaşkanları ya eski generallerden ya da mühendislerden oluyordu; ilk kez hukukçu bir başkanımız olacaktı; bundan sonra Çankaya�da kuralsızlık değil hukuk normları geçerli olacaktı; vs. Sezer seçildikten sonra da bunlara benzer güzellemeler devam etti. Sezer�in seçilmesi liberal çevrelerde de bir sevinç dalgası yaratmıştı. Onun anayasa mahkemesi başkanı olarak yaptığı konuşmalardaki hukuk vurgusu onlarda da bir umut havası doğmasını sağlamıştı.

Medyanın son zamanlardaki saldırgan tutumunu hatırlarsanız, aynı kişiden bahsedip bahsetmedikleri hakkında rahatlıkla kuşkuya düşebilirsiniz. Daha düne kadar Sezer çok mütevazı bir insandı, lüksten hoşlanmıyordu, banka batıran sahtekârlarla aynı fotoğraf karesi içine girmiyordu, hem adam kırmızı ışıkta bile duruyordu canım. Bu balayı döneminde gazete başlıkları �Çankaya�da yeni dönem�, �Özlenen başkan�, �Önce hukuk� gibi Sezer�i olumlayan manşetlerden geçilmiyordu.

Peki ama ne değişti de, büyük medyamız 180 derece ters yöne saparak tutum değiştirdi.

82 Anayasası�na göre cumhurbaşkanlarının yetkileri çok arttırılmış olmasına rağmen, bizim sistemimizde cumhurbaşkanları sorumsuzdur ve yetkilerin çoğunluğu parlamenter sisteme uygun olarak yürütmeye, yani hükümete aittir. Hükümetin yetkileri arasında holdinglere dağıtılacak teşviklerin kararlarını alma, ihaleleri sonuçlandırma ve akçalı işlerin kimlere tahsis edileceğini belirleme de vardır. Dolayısıyla, henüz siyasi bir taban oluşturamamış ve kilit noktalardaki bürokratların atamalarını kendine uygun yapmaya vakit bulamamış sorumsuz bir başkandan çok eldeki kuşun, yani hükümetin desteklenmesi anlaşılabilir bir durumdur. Burada asıl anlaşılmaz olan, Sezer düşmanlığının çok açık, o çok önem verdikleri teamüllerine de uygunsuz biçimde saldırı boyutuna varan bir üslup taşıması olmuştur.

Cumhurbaşkanı Sezer�le Başbakan Ecevit�in arasını açan, duygusal başbakanımızın televizyonlardan rahatlıkla görüldüğü gibi tiklerini arttıran anlaşmazlık konusu neydi bir hatırlayalım. Hükümet, �kamuya sızmış bölücülere ve laik devleti yıkmayı amaçlayan şeriatçılara karşı� mevcut yasaların yetersiz kaldığını iddia ederek, bunlarla mücadele etmek üzere bir Kanun Hükmünde Kararname (KHK) hazırlamıştı. Sezer ise, bir hukuk devletinde yasalar yerine olağanüstü kullanılması gereken kararnamelerin kullanılmasının uygun olmadığını, kendisi imzalasa bile bunun Anayasa Mahkemesi�nden geri döndürüleceğini söyleyerek KHK�yı iade etmişti. Üstelik, son MGK toplantısında bunu anlatmış ve uygun bir formül de önermişti. Aslında, böyle bir kararnamenin birkaç öne çıkmış şeriatçıyı hariç tutarsak, kamu sendikalarını örgütlemek üzere faaliyet yürüten sendika aktivistlerini hedeflediği herkesin malumudur.

Ecevit hükümeti, göstermelik de olsa şeriat karşıtı bir kararname yayınlamış olmamak için Sezer�le ilişkileri germiş ve bu yolla birkaç kuş birden vurmayı hedeflemişti. Hem kararnameyi hazırlayarak askerlere şirin görünecekler, hem de imzalanmayınca seçmenlere mesaj vermiş olacaklardı. Ancak ummadıkları nokta, halkın bir anda Sezer�in bu ölçüde bile olsa ilkeli tutumunu beğenmesi ve ona destek olmasıydı. Ayrıca, her getirdiklerine evet demesini bekledikleri Sezer�in kimi noktalarda ayak direyeceğini belli etmesi de geleceğe ilişkin kuşkular doğmasına yol açtı.

Sezer�in gelir dağılımına, örgütlenme özgürlüğüne ilişkin söylemleri, askerlerin politik yaşamdaki ağırlığına dair düşünceleri ve tekelci medyada dahi �öteki Türkiye� tartışmalarının yoğunlaşması çok kırılgan yapıdaki burjuvazimizi ürküten noktalar haline geldi. Emekçilere karşı yapılacak saldırının hiçbir çatlak sese tahammülü olmadığı için de, henüz yolun başındayken bu sesi boğmanın yolları aranmaya başlandı. Sabah gazetesinin üslubuyla, emir kipinde �İmzalayacak� manşetleri atıldı. Deşifre edilmiş, tescilli Mit ajanı Fatih Altaylı�nın ağzından tehditler savruldu. Ne yazık ki Sezer dişli ve inatçı çıktı, kararnameyi imzalamadı.

Şu anda hükümet olayın ciddiyeti kavramış görünüyor ve �devletin tepesinde kavga olmaz� ilkesiyle hareket edeceğini belirterek yeni bir hamle için uygun zamanı kolluyor. İlk olarak da, daha kısa bir süre öncesine dek sanki başkanlık sistemini öneren kendileri değilmiş gibi, sorumsuz bir cumhurbaşkanının bu kadar fazla yetkiye sahip olmasının parlamenter sistemin özüne aykırı olduğunu dillendiriyorlar. Yapılması gerekenin de, özellikle stratejik noktalardaki bürokratların atanması için gereken üç imzanın ikiye indirilmesi amacıyla yasal değişiklik yapmaya çalışıyorlar.

Bu kavganın nasıl sonuçlanacağını hep birlikte yaşayarak göreceğiz.

 
Yazarın Diğer Yazıları
 İŞTEN ATILACAĞINA ÜCRETSİZ İZNE ÇIK!
 Tecrübeli Gazetecimiz
 ÜZEYİR GARİH’İN SON SÖYLEŞİSİ!
 Mehmet Ali Birand'ın Gözü Aydın, Artık Kına Yakabilir!
 Bir Eski Önder, Bir Önder Eskisi
 Derviş
 Süleyman Demirel Belki De İlk Kez Doğru Söylüyor
 TİSK-TÜRK-İŞ İşbirliği
 Başkanlık Sistemi İstemeyiz, Yaşasın Parlamenter Sistem
 Gene İMF
 Ne Kadar Para, O kadar Eğitim
 BIRAK ÜÇÜ BEŞİ DE, SEN GÖREVİNİ YAP
 RTÜK'ü nasıl bilirsiniz
 Hayırlara vesile olur inşallah
 Wolfensohn Şovu