Kitap Dizisi:5 |  ÜRÜN |
MAİ’YE GEÇİT YOK

MAİ NEDİR?

MAİ, 1995 yılından bu yana, ülkemizin de üye olduğu Ekonomik Kalkınma ve İşbirliği Teşkilatı (OECD) içerisinde geliştirilen ve Ekim 1998’de imzaya açılması planlanan Çok Taraflı Yatırım Anlaşması’nın İngilizce adının baş harfleridir. (Multilateral Agreement on Investment).

MAİ Sermayenin Anayasasıdır.

MAİ’ye NASIL GELİNDİ?

Ulusötesi sermayenin kendi oyun alanını genişletmek, önündeki engelleri bir bir ortadan kaldırmak ve kârını daha büyük bir hızla arttırmak için bu güne kadar çeşitli uluslararası birlik ve konsorsiyumlar oluşturmuş ve girişimlerinin tümüne de “Küreselleşme” adını vermiştir. OECD, Gümrük Tarifeleri Ticaret Anlaşması (GATT) ya da yeni adıyla Dünya Ticaret Örgütü (WTO), Kuzey Amerika Serbest Ticaret Anlaşması (NAFTA) bu birlik ve konsorsiyumlar arasında en geniş kapsamlı olanlarıdır. MAİ’nin il tohumları da 1986 yılında Uruguay Round ile birlikte atılmıştır. Önceleri WTO içinde düzenlenmesi düşünülen anlaşma, 130 kadar ülkenin ikna edilmesinde güçlükler göz önüne alınarak, 1995 yılında OECD’de görüşülmeye başlanmıştır. 1997 yılına kadar büyük bir gizlilik içerisinde yürütülen görüşmeler, 1997 yılında dünya kamuoyuna sızan bilgiler sonucunda su yüzüne çıkmıştır. Dünya ölçeğinde büyüyen tepkiler ise anlaşmanın imza tarihinin sarkmasına sebep olmuştur.

OECD Dünyada zenginler klubü olarak bilinmektedir...

MAİ NELERİ KAPSIYOR?

MAİ’nin kapsamadığı bir alan hemen hemen yok gibi. 200 sayfayı aşkın anlaşma metninde kullanılan terimler son derece genel. Anlaşmanın en temel maddesi ise “Ülkelere yapılacak yabancı sermaye yatırımlarına hiçbir şekilde yerli sermayeden daha az avantajlı olanakların sağlanamayacağı”na ilişkin hükümdür.

Bir diğer anlaşma hükmü ise, Ulus Devletlerin zarara uğrayan Ulusötesi Şirketlerce dava edilebileceğini ve bu davaların yine Uluslararası mahkemelerde görüleceğini, dava sonucunda ulusötesi şirketlerin Devletlerden tazminat alabileceklerini öngörmektedir.

Ulus Devletlerin kendi düzen ve varlığını korumaya yönelik önlemleri alması ve yasalar çıkarması halinde, eğer bu girişimler ulusötesi şirketlerin rekabetini olumsuz etkileyecek olursa konu uluslararası mahkemelere götürülebilecek ve Devletler ya geri adım atmak ya da tazminat ödemek zorunda bırakılacaklardır.

Ayrıca, bugüne kadar tüm uluslararası ticaret anlaşmalarında uygulanan “En çok kayrılan ülke” statüsü de MAİ ile tüm çok uluslu şirketlere uygulanmak istenmektedir.

MAİ’nin ulusötesi şirketlere sağlayacağı bir başka avantaj da yatırımları ile ilgili olduğunu belirttikleri her elemanı sorgusuz sualsiz ev sahibi ülkelere sokabilecek olmalarıdır.

Anlaşmayı imzalayan Devletler 5 yıl süre ile anlaşmadan çıkamayacak ve çıktıktan sonra da 15 yıl süre ile tüm anlaşma hükümlerini uygulamak zorunda bırakılacaklardır.

MAİ yaşamımızın her alanına yönelen saldırının adıdır...

TÜRKİYE NE YAPIYOR?

Hazine yetkilileri anlaşma metninde Türkiye’nin 8 ayrı konuda 30 çekincesi olduğunu söylemekte. Ama bunların ne olduğunu açıkça belirtmemektedir. Hazinenin açıklamaları incelendiğinde MAİ’ye yönelik çekincelerini nedeni Yurtseverlik değil, “önce sermayenin önündeki diğer engelleri de kaldırmalı, global dünyada yerimizi almalıyız” düşüncesidir.

MAİ TOPLUMLARI NASIL ETKİLEYECEK?

Özelleştirme: Ulusötesi şirketlerin kârlılıkları önündeki en büyük engelin rekabetlerini olumsuz etkileyen Devlet İşletmeleri olduğu gözönüne alınacak olursa, MAİ öncesi ve MAİ ile birlikte özelleştirmelerin ne oranda hızlanacağı tahmin edilebilir. Toplumların önündeki en büyük problemler ise sosyal güvenlik ve sağlık sistemleri ile eğitimin özelleştirilmesi olacaktır. Ülkeye gelen herhangi bir çok uluslu özel Üniversite, Devlet üniversitelerinin özelleştirilmesini talep edebilecek, aynı olay sağlıkta da yaşanabilecektir. Enerji, Telekomünikasyon ve Madenler gibi temel sistemlerin özelleştirilmesi de bu anlaşma ile birlikte daha da hızlanacaktır.

Emek: Özelleştirmenin doğal sonucu olan işsizlik ve yoksullaşmaya ek olarak, tüm ülkelerdeki sendika yasaları veya asgari ücret yasaları, kâr önündeki engeller olarak gösterilebilecek ve bu yasalarda değişikliğe gidilmesi istenebilecektir. Ayrıca, halen Türk Hukuk mevzuatında bulunan yabancı sermaye girişi için gerekli olan koşullar MAİ sonrasında aranamayacak ve şirketlerin ülkeye teknoloji getirip getirmediği ya da istihdam yaratıp yaratmadığına bakılmaksızın gelişine izin verilecektir. Bu kapsamda ve özellikle az gelişmiş ve gelişmekte olan ülkelerin yoksul kesimleri ve emek cephesinin sorunları daha da ağırlaşacaktır.

Çevre: Kuralsız ve kısıtsız özelleştirme uygulamaları sonucunda sermayeye geçecek olan kamusal değerler, en tehlikeli üretim yöntemlerine sahne olacak, gerek doğal çevre ve bitki örtüsü gerekse insan yaşamı büyük bir tehlike içerisine girecektir. Eurogold Şirketine karşı yıllardar Bergama’da sürdürülen mücadele benzeri çabalar bir suç olarak değerlendirilebilecek ve şirketler Devletten tazminat talep edebileceklerdir.

Kültür-Sanat: Anlaşmada tanımlanan “yatırım” kelimesi, telif ve patent haklarının da dahil olduğu tüm sanatsal faaliyetleri kapsamı içine aldığından, bu alanda hizmet verenler de “MAİ kurbanları” saflarına katılacaklardır.

Bankacılık-Finans: Finans sermayesinin ülkeye girişi önündeki tüm sınırlamalar kaldırılacağı için tüm dünya yeni Asya Krizlerine açık hale getirilecek, bu yolla da spekülatörlerin istediği kazanç kapıları ardına kadar açılırken, toplumun emekçi ve yoksul kesimleri her zaman olduğu gibi bu krizlerin bedelini ödeyenler olacaklardır.

Tüketiciler: Devletin asli görevleri arasında olan toplum sağlığını koruma ilkesi doğrultusunda yapılan ve yapılması gereken tüm denetimler de “Kâr” amacı ile çeliştiğinden durdurulabilecek ve hatta tüketicileri koruma amaçlı fiyat istikrar kontrolleri bile terk edilebilecektir.

EVET! Sınıfsız, sömürüsüz, halkların birarada yaşadıkları bir dünya için,

EVET! Eşitlik ve özgürlük için,

EVET! Parasız eğitim, parasız sağlık ve güvence altına alınmış bir GELECEK için,

EVET! İnsan uygarlığının tüm değerlerinin yeraltı ve yerüstü doğal kaynaklarının sermaye tarafından talanı yerine emekçilerin yararına kullanılması için,

EVET! Yaşamımızın ve geleceğimizin sermaye tarafından ipotek altına alınmaması için,

EVET! Bu son büyük saldırıya bütünlüklü yanıt verebilmek amacıyla tüm dünya emekçileriyle elele

MÜCADELE EDECEĞİZ.

HAYIR! Emekçilerin tarihsel kazanımlarının tırpanlanmasına, bu uğurda verdikleri mücadelenin yok edilmesine,

HAYIR! Asgari ücret yasasının iptal edilmesine, emekçilerin sendikasızlaştırılmasına, örgütsüzleştirilmesine, sosyal güvenlik sisteminin ‘reform’ adı altında sermayeye peşkeş çekilmesine,

HAYIR! Sağlık ve eğitimin metalaştırılarak sermayeye yeni sömürü alanları olarak sunulmasına,

HAYIR! Doğal kaynaklarımızın hunharca sömürülüp, doğamızın katledilmesine,

HAYIR! Emek, hak, demokrasi ve insan hakları gibi insanlık için temel kavramların yozlaştırılarak içlerinin boşaltılmasına,

HAYIR! Sahte uzlaşmazlıklar üzerinden Dünya birbirine kırdırmak, dayanışma ve mücadele birliğinden uzaklaştırmak isteyen Emperyalizmin yeni saldırısı MAİ Çok Taraflı Yatırım Anlaşmasına.

GEÇİT VERMEYECEĞİZ.


MAİ Karşıtı Çalışma Grubu
Birleşik Metal İş Sendikası,
Birleşik Taşımacılık Sendikası,
Eğitim-Sen 2 No’lu Şube
İstanbul Tabipler Odası,
Makine Mühendisleri Odası İstanbul Şubesi,
Metalurji Mühendisleri Odası İstanbul Şubesi,
Şehir Plancıları Odası İstanbul Şubesi,
Ziraat Mühendisleri Odası İstanbul Şubesi,
GÜMÇED Edremit,
Kimya Madenciliği Dayatmasına Karşı Sivil İnsiyatif Grubu
(KİMDAKSİ),
 
Yazarın Diğer Yazıları
 Haydi unutmayalım bu dayanışmayı
 Sendikalar Referandumda Neden "Hayır" Diyor?
 DİSK Anayasa Referandumunda Neden "Hayır" Diyor?
 12 Eylül Anayasası'na da, AKP Anayasası'na da Hayır
 Sahibinin Sesi Engin Ardıç, Yalancısın
 Bölünmüş Burjuvazi ve AKP'nin Stratejisi
 Merhaba
 Komünizme Adanmış Asırlık Bir Yaşam
 1 Mayıs 97 Açıklaması
 GERÇEK MUHALEFET EMEK, BARIŞ, DEMOKRASİ Bloku'dur - 21 Kasım 2002
 SEÇİM SONUÇLARINA İLİŞKİN 5 KASIM 2002 TARİHLİ DEĞERLENDİRMEMİZ
 Sonuç Bildirisi - 6 Ekim 2002
 EMEK-BARIŞ-DEMOKRASİ BLOKU'NUN SEÇİM AÇIKLAMASI - 4 Ekim 2002
 ÜRÜN YAYIN KURULU'NUN KAMUOYUNA DUYURUSU - 27 Eylül 2002
 UZAKLARDAN YAKIN BİR DOST