AKP iktidarı, işsizliği azaltma bahanesiyle, İşsizlik Sigortası Fonu'nda birikmiş kaynakların patronlara transferinin yolunu açtı.
İstihdam paketi olarak adlandırılan İş Kanunu ve Bazı Kanunlarda Değişiklik Yapan Kanun Tasarısı 15 Mayıs 2008 tarihinde TBMM Genel Kurulunda kabul edildi.
Yasa mercek altına alındığında; özellikle büyük patronların öteden beri sıklıkla dile getirdikleri isteklerinin neredeyse tümünün kabul edildiği görülmektedir.
Yasayla, İşsizlik Sigortası Fonu'nda birikmiş kaynakların bir kısmı patronlara transfer edilecektir.
GAP'a yapılan transferler; Ücret Garanti Fonu; işgücü piyasası araştırma ve planlama giderleri; kısa çalışma ödenekleri; kadınların, 18-29 yaş gençlerin ve özürlülerin SSK primleri bütünüyle İşsizlik Sigortası Fonu'ndan karşılanacaktır.
Böylelikle fon kaynaklarının amaçları dışında kullanılmasının yolu açılmıştır. Sıra; patronları, kıdem ve ihbar tazminatı yükümlülüklerinden kurtarmaya gelmiştir.
Piyango paketi
Bu paket istihdam paketi değil, patronlara piyango paketidir.
Bu paketle; özel sektörün, özürlü, eski hükümlü ve terör mağdurlarının istihdam zorunluluğu kaldırıldı. Özel sektörün, çalıştırdığı özürlülerin SSK primlerini ödeme yükümlülüğü tümü ile kaldırıldı. Patronlar, yeni işe alınan 18-29 arası genç işçilerin SSK primlerinin tamamını ödemekten 5 yıl boyunca muaf tutuldu. İşe alınan kadınlar ile 18-29 yaş arasındaki gençlere ait SSK primlerinin 5 yıl boyunca İşsizlik Sigortası Fonu'ndan karşılanması karara bağlandı. Buna göre, kadınlar ve gençlerin, işverene ait sigorta priminin 1. yıl için yüzde 100'ü, 2. yıl için yüzde 80'i, 3. yıl için yüzde 60'ı, 4. yıl için yüzde 40'ı, 5. yıl için yüzde 20'si İşsizlik Sigortası Fonu'ndan karşılanacaktır.
Sigortalıların; malullük, yaşlılık ve ölüm sigortaları primlerinden işverenin ödeyeceği tutarın 5 puanı da bağışlandı ve bu miktar Hazine'ye yüklendi. SSK ve Bağ-Kur prim borçlarının gecikme cezası ve gecikme zamlarının %85'i bağışlandı. İşyeri Sağlık ve Güvenlik Birimi kurma zorunluluğu kaldırıldı, işletme dışında kurulu Ortak Sağlık ve Güvenlik Birimlerinden hizmet alınabilme yolu açıldı.
Kreş açma zorunluluğu kaldırıldı, yerine işletme dışında kurulu kreşlerden hizmet alma yolu açıldı. 500'den fazla işçi çalıştıran işyerlerinde spor tesisleri kurma yükümlülüğü kaldırıldı. İşyeri açma izni belediyeler ve ilgili kuruluşlardan alınarak, Çalışma ve Sosyal Güvenlik Bakanlığı'nın vereceği İşletme Belgesi'ne bağlandı.
Çıkarları açısından, işverenlerin kendilerinin yapması gereken işgücü piyasası araştırma ve planlama çalışmaları, İŞ-KUR'a, giderleri İşsizlik Sigortası fonuna yüklendi.
İşyerinde sağlık ve güvenlik önlemlerinin yerine getirilmesi için, İşyeri Sağlık ve Güvenlik Birimi oluşturmak yenilik değildir. Bu birimlerde çalışacak işyeri hekimi, mühendis, iş güvenliği uzmanı ve teknik elemanların istihdamında da yenilik yoktur. Ancak bunların yeterliliği ve eğitimi konusunda meslek odalarının rolü ve katkısının ortadan kaldırılarak, Sağlık Bakanlığı ve Çalışma ve Sosyal Güvenlik Bakanlığı'nın inisiyatif alması işverenlerin tercihidir. Bu elemanların kendi meslek odaları denetiminden kurtarılması hem daha verimsiz çalışmalarına, hem de haklarının korunmasında yetersizliğe yol açacaktır.
Özel istihdam bürolarının açılmasının özendirilmesi amacıyla; büro açabilmek için, "Türk vatandaşı olmak şartı'' kaldırıldı. Özel istihdam büroları, işsizlerin iş bulma uğruna, daha işe başlamadan sömürülmeleri anlamına gelir. Bu büroların kurulması, adeta ücretli köle ticaretinin meşrulaştırılması olacaktır.
Kısmi olumluluk
Tüm bu olumsuz maddeleri içeren paket; üretim ilişkilerinin zorlamasıyla olumlu kabul edilebilecek maddeler de içermektedir.
Asıl işveren ile alt işveren (taşeron şirket) arasında kurulan ilişkinin yazılı yapılması şartı getirilmesi işçi haklarının takibi açısından yararlıdır. Ancak bu yazılı sözleşmelerin matbu bir evrak olarak Bölge Çalışma Müdürlükleri raflarında kalma olasılığı yüksektir. Öncelikle çok yüksek sayılara ulaşacak taşeronluk ilişkilerindeki muvazaalı işlemleri açığa çıkarmak zorlaşacaktır. Hazine tarafından, Sosyal Güvenlik Kurumu'na yapılacak ödemenin gecikmesinden kaynaklanan gecikme zammının, işverenden karşılanması da primlerin zamanında ödenmesi açısından olumludur.
İLO sözleşmesinde belirtildiği şekilde, iş yerlerinde sağlığa zararlı risklerin tanımlanması ve değerlendirilmesi zorunluluğu getirilmesi olumludur. İş yerlerinde iş sağlığı ve güvenliği şartlarının belirlenmesi ve gerekli önlemlerin alınması, iş yerlerinde kullanılan araç, gereç, makine ve ham maddeler yüzünden çıkabilecek iş kazaları ve meslek hastalıklarının önlenmesi ve özel durumları sebebiyle korunması gereken kişilerin çalışma şartlarının düzenlenmesi, yapılacak risk değerlendirmesi, kontrol, ölçüm, inceleme ve araştırmaların usul ve esasları ile bunları yapacak kişi ve kuruluşların niteliklerinin belirlenmesi, gerekli iznin verilmesi ve verilen iznin iptal edilmesi Sağlık Bakanlığı'nın görüşü alınarak Çalışma ve Sosyal Güvenlik Bakanlığı'nca çıkarılacak yönetmeliklerle belirlenmesi olumludur.
Kamu kurum ve kuruluşlarında çalıştırılmakta olan hekimlerin, çalışmakta oldukları kurum ve kuruluşların çalıştırdıkları işçilerin işyeri hekimliği hizmetlerini yürütecek olması, bu kurum ve kuruluşların diğer personel için oluşturulmuş olan sağlık birimleri, işyeri sağlık ve güvenlik birimi olarak da kullanılabilecek olması olumludur. Kurum hekimleri, işletme çalışanların hastalanmaları durumunda tedavi hizmetlerini yürütmektedirler. Bu hizmetlere ayrıca koruyucu hekimlik hizmetlerinin eklenmesi hekimlerin ve sağlık personelinin iş yükünü artıracaktır. Artan bu iş yüküne karşılık işyeri hekimlerinin çalışma saatlerinde eskiye oranla azaltmaya gidilmiş olması bu hizmetlerin önemli oranda aksayacağı anlamına gelmektedir. Bu ilave işlere karşın, işyeri hekimlerinin çalışma saatlerinin artırılması yerine, işletmelerin risk gruplarına ayrılması ve bu sınıflandırmalar dikkate alınarak hekimlerin çalışma saatlerinin azaltılması önemli bir çelişkidir.
Ağır ve tehlikeli işlerde çalıştırılacaklara, mesleki eğitim şartı aranması, mesleki eğitim almamış işçiler; 16 yaşını doldurmamış genç işçiler ve çocuklar gibi ağır ve tehlikeli işlerde çalıştırılmasının yasaklanması olumludur.
Yaptığı işle ilgili bölge müdürlüklerine bildirimde bulunmayan alt işverene, 16 yaşını doldurmamış genç işçileri, çocukları ve mesleki eğitim almamış kişileri, ağır ve tehlikeli işlerde çalıştıranlara, iş yerini muvazaalı olarak bildiren asıl işveren ile alt işveren veya vekillerine, iş yerinde alınmayan her iş sağlığı ve güvenliği önlemi için işverene uygulanacak para cezaları ve önlemlerin alınmaması halinde bu cezaların tekrarlanabilmesi olumludur.
Sanayi, ticaret, tarım ve orman işlerinden sayılacak işlerin yeniden düzenlenmesi olumludur.
İşsizlik sigortasından yararlanmak için gerekli belgelerin elektronik ortamda da alınıp verilebilmesi olumludur.
Yapılan kontrol ve denetimlerde, çalıştırdığı kişileri sigortalı olarak bildirmediği tespit edilen işverenlerin, 1 yıl süreyle desteklerden yararlandırılmaması olumludur.
Bakış
Nihai bir değerlendirme olarak; bu yasanın işsizliği önleme ve istihdam açısından yararlı sonuçlar doğuracağını söylemek doğru olmayacaktır. Patronların bu yasanın öngördüğü indirimlerden yararlanmak için bile olsa deneyimli, sendikalı, örgütlü, sınıfsal çıkarlarını bilen işçileri çıkarıp yerine genç işçileri istihdam etmeleri mümkündür. Bu yasa yüzünden, bir yandan eski işçilere gözdağı verecek, diğer yandan düşük ücretlerle işe alınan genç ve yeni işçi istihdamının sağlayacağı avantajlardan yararlanacaklardır.
Patronların, dünyanın hiçbir kapitalist ülkesinde işsizlik sorununu çözme gibi bir kaygıları yoktur. Bu zaten sömürü sisteminin mantığına aykırıdır. Onlar, kârlarını maksimum düzeyde tutmanın, en az sayıda ve en düşük ücretle işçi çalıştırmanın yollarını aramaktadırlar.
İşsizlik sorununun çözümü özel sektöre bırakılamaz. İster vahşi kapitalizm olsun, isterse sosyal soslara bulanmış bir kapitalizm olsun, işsizlik sorunu kapitalizme dair ve sisteme içkin bir sorundur. Daha fazla kamu projeleri, daha fazla kamu iktisadi teşekkülleri, daha fazla kamu işletmeleriyle, yani artık ipliği iyice pazara çıkmış bugünkü neoliberal politikalardan tamamen uzaklaşıp halkçı bir ekonomi politikası izlendiği takdirde, işsizlik sorunu kısmen çözülebilir. Bir ülkenin zenginleşebilmesi, daha fazla refah içinde yaşaması ve insanlarının rahatlaması ancak o ülkenin sömürüden kurtulması, kapitalist ekonomi odaklarından ve emperyalizmden bağımsız yaşaması ile mümkündür.
Ancak ülkemizdeki siyasi iktidarların izlediği yol bizim önerdiğimizin tam tersi bir yoldur. Ülkeyi patronların insafına terk etmektedirler. Patronların düzeni orman yasası gibi acımasızdır. Kendilerinden küçük balıkları yutup daha büyük balıklara yem olmaktadırlar. Yeni dünya düzeninde yerli sermaye diye bir şey kalmamaktadır. Büyük balıklara yem olmuş yerli sermayemiz, çok uluslu şirketlerin midesine asalak olarak yerleşmiş, emperyalizmle işbirlikçiliklerini bize "ülke çıkarları" diye yutturmaya çalışmaktadır.
Ülke çıkarları ancak ülkeye ait, hisselerinin tümü bu halka ait, kamuya ait işletmelerle korunabilir.
Bu doğrultuda umut bağladığımız sendikalar işçi ve emekçi sınıfların çıkarlarını kararlı bir şekilde savunmakta ne yazık ki yetersiz kalmaktadır. Sendikaların mücadelelerine büyük sermaye gruplarının tüm mallarını kamulaştırmayı hedeflemiş siyasi partilerin mücadelelerini eklemlemek, başarıları beraberinde getirecektir. Sorunun çözümü, bu noktada da sosyalistlerin ve işçi sınıfı dostlarının daha fazla işçileşmesinde, fabrikalardan doğrudan sendikaların yönetimine gelmesinde yatıyor.