29 Mart 2009 yerel
yönetim seçimleri yapıldı. İl genel meclisleri oylamasının henüz resmîleşmeyen sonuçlarına göre iktidar partisi AKP yüzde 38.8, burjuva ana muhalefet partisi CHP yüzde 23.1, faşist MHP
yüzde 16, Kürt ulusal hareketinin yasal temsilcisi DTP yüzde 5.7, İslamcı SP yüzde 5.2, DP yüzde 3.7, DSP yüzde 2.8, BBP yüzde 2.2 oy aldı.
2002'den beri süren
iktidarında Amerikan ve Avrupa emperyalizminin, İsrail siyonizminin
ve Amerikancı Arap rejimlerinin işbirlikçiliğini yapan "ılımlı İslamcı" AKP, hatırlanacağı gibi, 2002 genel seçimlerinde aldığı yüzde 34 oyu 2004 yerel yönetim seçimlerinde yüzde
41.7'ye, 2007 genel seçimlerinde yüzde 46.5'ye çıkarmıştı.
AKP'nin cumhurbaşkanlığını, merkezî hükümeti, parlamentonun ezici çoğunluğunu, yerel yönetimlerin büyük çoğunluğunu, emniyet
teşkilatını, YÖK'ü, TRT'yi, yargının yarısını, medyanın yarısını elinde tutmasına; büyük sermaye, Genelkurmay ve yüksek yargı çevreleriyle huzursuz ve çatışmalı da olsa işbirliği
sağlamasına; ve Kürt bölgelerinde Genelkurmay'ın kesin desteğinden yararlanmasına rağmen; sanayinin çökertildiği şehir merkezlerinde; tarımın çökertildiği Trakya, Ege ve Akdeniz bölgesi ile kısmen Karadeniz'de; Kürt ulusal hareketine karşı militarizmin ve tarikatların desteğinde hücuma geçtiği Kürt bölgelerinde önemli oranda oy kaybetmesi seçimin ilk belirgin özelliğidir. Bu seçimlerde kaybettiği oylar AKP için "sonun
başlangıcı" anlamına geliyor. Çalışanları ve işsizleriyle sanayi ve tarım işçilerinin, yoksul çiftçilerin, şehir emekçilerinin AKP'den uzaklaşması sürecinin gittikçe hızlanması beklenmelidir. AKP, ANAP'ın kaderini paylaşacaktır.
Sosyalist parti ve grupların da desteğini alan DTP'nin, 2007 genel seçimlerinde AKP'ye kaptırdığı oyları geri alması; Diyarbakır, Batman, Siirt, Şırnak, Van, Hakkâri, Tunceli, Iğdır il merkezleri ile
Mersin'in Akdeniz ilçe belediyesini kazanması Kürt ulusal hareketini inkâr ve imha siyasetine karşı gerçek bir referandum zaferi olarak değerlendirilmelidir. Bu zafer, şovenist savaş
politikasına son verilmesi, barışın sağlanması, halkların tam eşitliği ve özgürlüğü temelinde kardeşliğin kurulması için bir çağrı niteliğinde yorumlanmalıdır. Amerika'yla işbirliği
yapan "cici Kürtler"le birlik olup kendi Kürtlerimizi ezme
politikasının da sonuç vermeyeceği artık anlaşılmalıdır.
Büyük şehirlerin
varoşlarında, Trakya'da, Ege ve Akdeniz kıyı şeridinde CHP'ye
giden oyları, AKP'nin gözü dönmüş kapitalist sömürü
politikalarına, özelleştirme, yağma ve yolsuzluk çemberine,
özgürlük düşmanı gerici ve mezhepçi baskılarına karşı
henüz sınıf bilincine kavuşamamış emekçi kitlelerin karanlıkta
çözüm arayışlarının ilk belirtileri sayabiliriz. Türkiye
siyasetinin egemen sağcı zihniyet dünyasında "merkez sol"
sayılan CHP yönetiminin büyük sermaye ve yüksek devlet
bürokrasisinin çizdiği sınırların dışına çıkmayan ve
şovenizmde ısrar eden politikaları dikkate alındığında, emekçi
kitlelerin çözüm arayışını bağımsızlık, demokrasi ve
sosyalizm çizgisine çekme mücadelesinin ne kadar kritik önemde
olduğu besbellidir.
MHP'ye giden oylar ise,
ne yazık ki, İslamcı-Türkçü kapitalist yağmurdan kaçarken
Türkçü-İslamcı kapitalist doluya tutulan toplum kesimlerinin bir
çıkmazdan başka bir çıkmaza sürüklenmesinin ifadesidir.
Sistemin partileri olan
ve haklı olarak "majestelerinin muhalefeti" olarak tanımlanan
MHP ve CHP'nin yanı sıra, AKP'nin büyük bir oy farkıyla
seçimden birinci çıktığını ve hâlâ iktidarını sürdürdüğünü
de hesaba katacak olursak, egemen sağcı ideolojik ve politik
şartlanmalara karşı işçi sınıfının sosyalist bakış
açısıyla yürüteceğimiz devrimci mücadeleyi işçi sınıfının
ve emekçi kitlelerin kapitalizme ve emperyalizme karşı kendi
bağımsız hareketleri hâline getirmek için ne kadar sabırlı,
özverili ve sistemli bir örgütlenme seferberliğine ihtiyaç
olduğu daha iyi anlaşılacaktır.
Seçim sonuçları,
egemen sermaye ve devlet cephesinin her iki kanadından bağımsız
sosyalist politikaları inşa etme görevinin önümüzde durduğunu
gösteriyor. Kuşkusuz, bu görev seçimle ve seçim kampanyalarıyla
sınırlı değil. Hayatın her alanında, fabrikalarda, tarlalarda,
işyerlerinde, okullarda, mahallelerde kapitalizmin, emperyalizmin,
gericiliğin ve şovenizmin her belirtisine karşı sosyalizmin,
bağımsızlığın, özgürlüğün ve enternasyonalizmin
üretilmesini ve bütün halkın bu temelde örgütlenmesini
amaçlayan bir mücadele çizgisi dışında herhangi bir çözüm
yok.
AKP ve Fethullahçılık
destekçisi liberal ve liberal sol çevrelerin de, Genelkurmay ve
Kemalizm destekçisi milliyetçi ve ulusalcı sol çevrelerin de
egemen sağcı zihniyet dünyasının ve siyaset pratiğinin
uzantıları olduklarını, TKP'nin adını utanmadan gasp eden
şovenist SİP'in de bu kategoride yer aldığını unutmadan
mücadeleye devam edeceğiz. Sosyalizmle işçi sınıfını ve
emekçi kitleleri buluşturmak zorundayız.