Sosyalist Dergi: 12 |  ÜRÜN |
SİP’E OY VERMEMEK...- 9 Kasım 2002


Kemal Okuyan’ın SİP’in internet sitesinde yayınlanmış bir yazısını (Baykuş Bakışı köşesi, ‘TKP’ye oy vermemek...’ başlıklı) seçim öncesi seçimlere yönelik tutum arayışı içindeki sol sempatizanlarının okumuş olma ihtimali yüksek. Fark ettiyseniz, kimi hedeflediği çok net olmamakla birlikte bir sataşma mevcut. Genel olarak SİP’lilerde hedefleri belirsiz sataşmalara bir yatkınlık zaten var, ancak, bu kez, seçimlerin yaklaşmasından kaynaklı olmalı, daha sert, daha sinirli, daha kızgın ifadeler kullanmış Okuyan. Bizi de bir ucundan ilgilendirdiğini düşündüğümüz için cevap verelim.


Okuyan’ın bu yazısında yaptığı, olmayan bir şeyi varmış gibi göstermek, tüm yorumlarını bu olmayanların üstüne inşa etmek, tezini güçlendirmek için de bir ‘hakikat’ bulmak. Bahsettiğimiz ‘hakikat’in ne olduğunu Okuyan’ın sözlerinde buluyoruz: SİP genel sekreterine göre, solda kimi ‘kişi, çevre veya örgütler’, ‘TKP düşmanlığı’ saikiyle oy verecekmiş. Okuyan yazısında böylesi bir durumun yaşandığını varsayarak yorumlar yapıyor, öğreten adam pozisyonunda kendileri dışındaki herkese nasihatler veriyor.

Bilindiği gibi, sonuncusunu 11. sayımızda verdiğimiz bir SİP dosyası hazırlamıştık. Hazırladığımız bu ayrıntılı dosyaların yararlı bulunduğunu biliyoruz. En başta da SİP üyelerinin yararlandığını duyuyoruz. SİP eleştirilerini bundan böyle dosyalar halinde değil, belirli gündemler çerçevesinde yapacağımızı duyurmuştuk. Bu dosyaları hazırlarken henüz SİP isim gaspı gibi dünyada eşi benzeri görülmemiş bir ‘uyanıklık’ yapmamıştı. Dolayısıyla, birinci dosyamız genel olarak marksizm çerçevesinde SİP eleştirileri içerirken, sonrakiler, aynı açıdan eleştirilerle birlikte bu grubun aldığı etik-dışı tutumu da içerdi.

Bizim, SİP’e ilişkin olarak söylediklerimizi ve ismimizi gasp ettikten sonraki tutum değişikliğini anlatabilmek için biraz eskilere gitmemiz gerekiyor. Ama önce bakın bu seçimlerde sol örgütlerin yaklaşımları üzerine Kemal Okuyan ne demiş.

“Solda bazı kişi, çevre veya örgütlerin başka saiklerle ‘oy’ kullanacakları anlaşılıyor: TKP düşmanlığı! Bunların bir toplumsal ağırlığı veya 3 Kasım açısından bir oy ağırlığı yok....

Bu seçimde düşmanlık üretecek onca şey varken, ‘eyvah TKP güçleniyor,bunu engellemek gerek’ diyerek karar vermek bu devletin güvenlik birimlerine düşer, sermayeye düşer, burjuva basınına düşer...

Kendilerini işçi sınıfı siyasetçisi olarak gören on kişi bir araya geliyor ve ülke son derece önemli bir dönemeçteyken, kendi politikalarını değil TKP’yi tartışıyor ve ilan ediyorlar: TKP yeterince devrimci olmadığı için oylar filanca partiye...”

Her şeyden önce, Okuyan’ın bahsettiği böylesi bir yaklaşımın gerçek olması için ‘oy verme’ adıyla sahnelenen siyasal etkinliği her sol yapının çok ciddiye alması gerekirdi; ki, ayrıntıya girmeye gerek yok, böyle bir şeyin sol içerisinde mevcut olmadığı çok açık. Siyaset oy vermekle sınırlı bir etkinlik değildir. Özellikle de devrimci siyaset, yaşamın tüm alanlarını kapsayan, hem bireysel hem de toplumsal sürekliliği bulunan faaliyetlerin toplamıdır. Bu anlamda da seçimler ancak bir ara durak sayılır.

Bu açıklamanın ardından sormak istediğimiz sorumuza geçelim: Doğrusu Türkiye’de yaşayan ve solu yakından takip edenler olarak, sırf SİP düşmanlığıyla oy verilmemesini isteyen hangi örgütmüş merak ediyoruz. Bir kere, TKP isminin simgelediklerine karşı bizim tutumuzu bu arsızlara anlatmaya zaten gerek yok; bunu geçelim. Sol örgütlerin yaptığı açıklamalarda SİP’in de oy verilmemesi gereken partiler içinde sayıldığını biliyor ve okuyoruz; ancak bunu ‘aman TKP güçlenmesin’ gibi bir saikle yapan hangi yapıymış, açıklanırsa sevineceğiz.

Çünkü, pek çok örgüt seçimlerde alınması gereken tutum üzerine değerlendirmeler yaptı. Bu değerlendirmelerde de her yapı da kendi politik strateji ve taktikleri çerçevesinde tercihlerini yaparak duyurdu. Haklıdır, kimisi zamandan ve mekândan bağımsız veya kendilerince haklı gerekçeleri olan bir “kimseye oy yok” kampanyası başlattı, kimisi de onu veya bunu ya da bizim yaptığımız gibi DEHAP’ı destekledi.

Ancak, bu destekler içinde hiçbir yerde hiç kimsenin bir parti karşıtlığıyla hareket etmediğini biliyoruz. Sol’a karşı SİP’liler tarafından uzunca bir zamandır devam eden bu tarz üstenci, anlaşılmaz hakaretlerin sebebini de merak ediyoruz. Eğer siyasal faaliyeti birkaç kişiden ibaret bir ‘toplumsal yapı’ içinde yürütüyorsan, varacağın, çıkartacağın sonuçlar da herhalde o ‘toplumsal yapı’ya uyan bir nitelik taşır. Böylesi hakaret içeren ve kendisi dışındaki yapıları yok sayan anlayışa yol açan etkenin ülke toprağında yaşamayan, insanlarla temasa geçmeyen, emekçileri ancak kitaplarda yaşayan bir tür olarak gören bir ‘life style’ olduğunu düşünüyoruz. Burada da görünen o.

SİP açısından baktığımızda da inanılmaz bir böbürlenme, bir kendini dev aynasında görme vakası ile karşı karşıya olduğumuzu görmekteyiz. Böylesi bir üslubun sol bir partinin başkanı açısından anlaşılması çok güç doğrusu. ‘Bazı kişi, çevre veya örgütlerin’ (dikkat edin, bir bulanıklık, bir gizemli hava sözkonusu; ‘aslında biliyorum ama söylemem’ yaklaşımı yoluyla sözlerinin etkisini artırmaya gayret etmiş) ‘TKP güçleniyor’ kaygısıyla oy vereceği anlaşılmış. İnsanın aklına masaldaki boğaya öykünen kurbağanın gelmemesi olanaksız.

1999 Seçimleri

Şimdi, bizim açımızdan sorunun her zaman ülke siyasetine damga vurabilecek, ülkedeki sınıf mücadelesinin hiç olmazsa bir ölçüde emekçilerden yana eğilmesini sağlayabilecek çabalara onay vermek olduğunu göstermek üzere 1999 18 Nisan seçimleri öncesi tutumuzu aktaralım. Türkiye ve dünya olaylarına bakışımızı 82 yıldır yaptıklarımızla kesintisiz bir süreç içinde zaten yeterince kanıtladık. Ancak, nevzuhurlar açısından, örneğin yakın dönemde söylediklerimizi ve yaptıklarımızı tekrar hatırlatmanın bir sakıncası yok. Böylece, bir komünist partinin dar grup çıkarı için makro sınıfsal çıkarları hiçbir zaman feda etmeyeceğini de bir kez daha göstermiş olalım.

“Bu seçimlerde de, Cumhuriyet tarihi boyunca olduğu gibi, komünizm yasak; işçi sınıfının ve emekçi halkın temel çıkarlarını, halkların eşitliğini ve özgürlüğünü marksist-leninist bir programla özgürce savunmak yasak.

Komünizmin ve devrimin savunulması önüne konulan bu engellere ilaveten yüzde 10 barajı, seçime katılabilen legal sosyalist ve legal demokratik partilerin yolunu baştan kesiyor. Legal sosyalist ve legal demokratik parti ve çevrelerin bir araya gelemeyişi, seçmen karşısına ortak bir cephe halinde çıkamayışı durumu daha da kötüleştiriyor. İMF politikalarından vazgeçilmesi, özelleştirme vurgununa son verilmesi; Kürt sorununun barışçı biçimde çözülmesi; NATO'dan çıkılması, ABD ile ikili anlaşmaların iptal edilmesi, İncirlik üssüne el konulması, tam bağımsızlık çizgisinin benimsenmesi; komşularla barışı esas alan bir dış politika izlenmesi, Irak ve Yugoslavya'ya yönelik saldırılara son verilmesi; 1982 anayasasının kaldırılması ve yaşama, düşünce ve örgütlenme özgürlüğü başta olmak üzere temel hak ve özgürlüklerin hayata geçirilmesi; idam cezasının kaldırılması ve toplumsal yaraları saracak bir genel af ilan edilmesi vb. çerçevesinde oluşturulacak ortak bir özgürlük, eşitlik ve barış platformu fırsatı ne yazık ki kaçırıldı.

Seçimlerde hepsi de NATO'cu, hepsi de İMF'ci, hepsi de militarizmi ve şovenizmi savunan burjuva partilerine oy verilmemelidir. ANAP'a, DYP'ye, DSP'ye, Fazilet'e, MHP'ye, BBP'ye oy yok! Halkın temel çıkarları ve özgürlükleri için parmağını bile kıpırdatmayan, Tony Blair taklitçisi CHP'ye oy yok! Milliyetçilik ve militarizm bayraktarlığı yapan sahte sol İP'e oy yok! Komünistler, ortak bir platform oluşturma basiretini gösteremeyen SİP, ÖDP, HADEP, DBP ve EMEP gibi legal sosyalist ve legal demokratik partilerden hangisine oy vereceklerini kendi yörelerindeki somut duruma göre kararlaştırmalıdırlar.”Ürün, dergi sayı 1

3 Kasım

Görüldüğü gibi, o dönemde de Ürün olarak temel taleplerimiz yukarıda açıklanan şartlarda muhaliflerin bir araya gelerek oluşturacakları bir toplumsal ve siyasal direniş odağının desteklenmesi yönündeydi. Bu dönemde ise, seçimlere sol, sosyalist, demokratik partilerinayrı girmesi halinde ‘sahteci SİP’e oy yok’ diyerek, oy verilmeyecek partiler arasına SİP’i de dahil etmiş ve tutumuzu aşağıdaki şekilde netleştirmiştik:

“İMF programını uygulayarak Türkiye emekçilerini ekonomik soykırıma uğratan MHP, ANAP ve DSP'ye oy yok! Aynı programı uygulamaya devam edeceklerini ilan eden AKP ve DYP'ye oy yok! Kemal Derviş'i bağrına basan İMF CHP'sine, Derviş'i CHP'ye kaptırdıkları için ağıtlar yakan YTP'ye oy yok! Şovenist İP'ye, sahteci SİP'e oy yok! Emekçi bakışını bir yana atıp ANAP ve SP'yle pazarlık yapan HADEP'i eleştiriyoruz! Sosyalist ve devrimci demokratik partiler bloku kurulsun! Bütün oylar emek, özgürlük ve barış programına.” Ürün, dergi sayı 11

Bizim taraftan baktığımızda durum çok net. Üzerinde uzun uzadıya konuşmaya ihtiyaç duyurmuyor. Siyasi bir ahlâksızlık içinde olduğunu düşündüğümüz için, SİP’in her düzeyde sol platformlardan tecrit edilmesini savunuyoruz. Sosyalizm programının böylesi bir parti aracılığıyla kitlelere ulaştırılmasının uzun vadede emekçi sınıfların zararına olacağını biliyoruz. O nedenle, SİP’in yaptıklarının tüm sosyalistler ve komünistler tarafından şiddetle eleştirilmesi gerektiğini de söylüyoruz.

Ancak, buna rağmen, eğer, yukarıda bahsettiğimiz koşullarda bir ittifak yaratılabilirse, biz böylesi bir blokun içinde SİP’in dahi bulunmasına itiraz etmeyeceğimizi henüz ortada herhangi bir blok çalışması olmadan önce beyan etmiştik.

Zaten biliniyordur; bu seçimlerde bizim herhangi bir milletvekili adayımız ya da farklı düzeylerde beklentilerimiz yoktu. Tutumuzu, Blok’u oluşturan grupların ortaklaşıp yayınladıkları DEHAP Seçim Bildirgesi’nin ardından netleştirdik ve kamuoyuna duyurduk. Aktif bir çalışma yapmayı hedeflediğimiz için de ‘oylarımızı ve gücümüzü DEHAP için seferber ediyoruz’ çağrısıyla etkin olduğumuz tüm bölgelerde sürece uygun yapılanmamızı gerçekleştirmiştik. Şimdi de aynı ilkeler etrafında devam edecek bir çalışmanın destekçisi olacağımızı belirtiyoruz. Bu çalışmanın hangi şekillerde devam edeceğini de ittifakı oluşturan bileşenlerin belirlemesi gerektiğini söylüyoruz.

Son olarak, Kemal Okuyan aynı yazısında, SİP ‘siyaseti yalnızca kendisi için değil, Türkiye solunun bütünü için yapıyor’ diye bir tespit yapmış. Buna benzer sözleri diğer SİP yöneticileri de sürekli söylüyorlar. Bunu defalarca tekrar etmenin anlamını çözebilmiş değiliz. Çünkü ‘SİP’in güttüğü siyaset sadece onları değil, Türkiye solunun bütününü zehirler’ tespitini biz de yapıyoruz. O nedenle, komünist siyaset sadece SİP’lilerin yaptıklarından ibaretmiş gibi bir görüntünün kesinlikle yaratılmaması gerektiğini söylüyoruz. Sermayenin, Türkiye kapitalizminin, kemalizmin, militarizmin övgüsünü sol adına yapmaya cüret edecek birileri oldukça, emekçilere sosyalizmin ne olup ne olmadığını anlatmaktan bıkmayacak komünistler de var olacaktır.
Şovenist İP’in geldiği nokta herkese ders olmalıdır.

 
Yazarın Diğer Yazıları
 Kapitalizme karşı savaş, halklar için barış
 CHP Kongresi
 AKP'nin Siyasal Felsefesi
 Tarih ‘meşhurların tarihi' değildir
 AFRICOM: Washington'un Yeni Emperyalist Silahı
 Eğitim Sen İstanbul Üniversiteler Şubesi Asistan Forumu Sonuç Bildirgesi
 Büyük Alevi Kurultayı Sonuç Bildirgesi
 Basın Açıklaması: SİP'in Çirkin Saldırısını Püskürteceğiz
 SİP Üzerine Cemal Toprak'la Söyleşi II
 SİP Genel Başkanlığı'na Açık Mektup: TARİH SİZİ AFFETMEYECEK!
 Bir Belge: Kemal Okuyan'la Söyleşi
 Onbeşler'i Andık
 1 Mayıs 2010: İşçi sınıfı Taksim'de
 Kürt kardeşlerimize dokunamazsınız
 Tekel Direnişinin Berlin Örgütlenmesi